Senden minik bir ricam var

A -
A +
“O beni sevip okşayan elinizin suratımda bir tokat olarak patlayacağı anı düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum.”
 
 
Sevgili öğretmenim yıllar sonrasında size mektubumu yazmaya bugün de devam ediyorum… Bir gün sınıf arkadaşımız derste bana dönüp bir istekte bulunmuştu. Kalem açacağını istemişti. Evde kaldığını söyledim. İnanmadı. Ama gerçekten evde kalmıştı. O ise vermemek için böyle bir yalan söylediğime inandı. Beni tehdit etti:
“Teneffüste seni konuşanlar listesine yazayım da görürsün gününü!” dedi.
Arkadaşım sınıf başkanıydı. Korktuğum başıma gelmişti. Arkadaşım benim adımı tahtaya yazmıştı. Hem de ilk sıraya.... Bu kez de yaramazlık yapmadığım hâlde yazıldığımı size inandırmak zorundaydım ama nasıl?
Siz sınığa girip de konuşanların listesine bakınca öfkelenmiş ve konuşanları sırayla tahtaya dizmiştiniz. Minik kalbim tir tir titriyordu. O beni sevip okşayan elinizin suratımda bir tokat olarak patlayacağı anı düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum.
Babamın annemi dövüşü aklıma geliyordu. Ve siz, daha ne yaptığımı bile sormadan derdimi söylemeye gerek kalmadan o kocaman elinizi minik suratıma vurmaya başladınız. Bir sağ elinizle bir sol elinizle vurduğunuz o kocaman şamar minik beynimi döndürüyor gözlerimin önünde şimşekler çakıyordu.
O iki iri tokadın biri sağ diğeri sol yanağımda patlayınca dünyam karardı öğretmenim. Artık öfkeli ağzınızdan çıkan sözleri duyamaz olmuştum. Çünkü kocaman elleriniz öfkeyle birlikte kulaklarıma denk gelmişti. Gözlerimden akan yaşlara aldırmadan elinizle işaret ederek “geç yerine!” der gibi bağırdınız. Sendeleye sendeleye sırama oturdum. O gün kulaklarım şiddetli ağrı içinde kaldı…
Okuldan çıktıktan sonra kulaklarımı tutarak ve korkudan ağlaya ağlaya eve koştum. Babam benim ağlamama dayanamayıp doktora götürdü. Maalesef iki kulak zarım da zarar görmüştü. Ama o yıllarda öğretmenden davacı olmak diye bir durum yoktu. "Eti senin, kemiği benim!" dönemleriydi… Dolayısıyla senden davacı olunmadı. Geçer diye ümit edildi.
Ama geçmedi öğretmenim. Yıllar yılı şimdi sağlıklı bir işitmeye sahip değilim. Bu mektubu size yazarken sizin isminizi söylemeyeceğim. Benim için üzülme öğretmenim. Artık elden bir şey gelmiyor. Ama senden minik bir ricam var. Eğer benim bu haksızlığıma zerre üzüldü iseniz bundan sonra sana gelen öğrencilerinizi dövmeyin ne olur. Senden şefkat bekleyen minik öğrencilerinize asla bana davrandığınız gibi davranma olur mu?
        M. Günaydın-Mersin
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.