Sizin gelin nereli?

A -
A +
“Babaannemden dinlediğim hikâyelerle günümüzü kıyaslamak istiyorum da fark bile kalmamış...”
 
Temiz ve düzenli olmayı seven ve başkalarının da öyle olmasına önem veren babaannemden dinlediğim, beğendiğim, bazen temizlik yaparken hatırıma gelen birkaç minik hikâyeciği paylaşmak istiyorum...
Ailenin biri, evlenme çağındaki oğulları için öğrendikleri duydukları bir ailenin kızını, hiç haber vermeden, çat kapı görmeye giderler. Ne var ki evde bulamazlar. Gittikleri ailenin dışarıda büyükçe bir aynaları vardır. Bakarlar ki ayna hiç silinmemiş toz içinde… Buraya not bırakırlar: "Dünür gelmiştik biz bu evin kızına/Sizi evde bulamadık, yazı yazdık aynanızın tozuna."
Diğer hikâye de buna benzer şekilde. Ailenin biri oğullarına uygun gelin adayını görmeye giderler. Zile basarlar ve kapının açılmasını beklerken oğlan der ki:
"Bu evin kızı alınır" işte. Annesi şaşırır:
"Oğlum daha kızı görmedin, ne oldu da böyle söyledin ki?" der.
Oğlan şöyle cevap verir:
“Anneciğim kapılarının önü bile o kadar düzenli ve temiz ki kendileri kim bilir ne kadar temiz insandır" der.
Evi süpürürken, silerken, eşyaların tozunu alırken; aynayı, masayı silerken babaannemden dinlediğim bu iki darbımesel yani hikâyecik gelir aklıma... 
Bir de, bir evin üç kızı varmış, üçü de peltekmiş… Anneleri bunları evlendirmek için dünür geleceği gün “hiç konuşmayın da peltekliğiniz anlaşılmasın” diye sıkı sıkıya tembih edermiş... Bir gün büyük kıza dünür gelmişler. Büyük kız kahve yapıp ikram ederken, en küçük kız telaşla odaya dalmış: “Ana ana, kedi sütü yalaladı” demiş. Ortanca kız hemen kardeşine cevap yetiştirmiş: “Sölemesen yoluludu?” Ablaları da hâliyle söze karışmış: “Dili gicikli dulamadı” demiş…
Dünürler üç kızın peltekliğini böylece anlamışlar…
Derim ki kendi kendime: Şimdi hele de büyük kentlerde nerede böyle ev silip süpürmeler, nerede böyle damat adayları, nerede kız aramalar… Ve böyle hoş hikâyecikler…
Adamcağızın birisi oğlunu evlendirmiş, öteki de arkadaşına sormuş:
“Mürüvvetini göresin kardeşim, gelin kız nereli?”
“Ben de bilmiyorum, bizim oğlan feysbuktan bulmuş” demiş.
Bugünleri daha bir asır öncesinden Faruk Nafiz Çamlıbel de söylememiş mi?
“Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar/Tarihe karıştı eski sevdalar/Beyhude seslenir, beyhude çağlar/Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...”

            Rumuz: "Melike"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.