“Siz artık esirsiniz!..”

A -
A +
“Bir gece işaret verdiler, gizlice çıktık... Dağ tarafına doğru sabaha kadar yürüdük..."
 
Gazi Ahmet Emmi, harp hatırasını anlatıyordu:
-Bayıldım mı, uyudum mu bilemiyo­rum... Ayıktığımda yine sedyede iki kişi taşıyor­du... Getirip yatırdılar, bu­rası hastaneymiş... Okuma yazma bilmiyo­rum... Aklım başıma gelip başımı sağa sola çevirme­ye başlayınca, yanıma ge­lip gidenler oldu... Bunlar da Müslümandı... Biraz iyi olanlar kalkıp, yardımcı oluyorlardı... “Burası Hoy şehri... Biz yesir olduk” dediler... Yesir yani esir olmak ölümden betermiş... Hoy şehrinde 10 ay kal­mışım... Taburcu olan as­kerleri bir binada topladı­lar... Siviller gelip esirle­rin içerisinden adam seçip çalışmaya götürüyorlar, akşama da getirip teslim ediyorlardı... Beni de alıp götürdüler bir çiftliğe... İvan ve Petro adında iki kardeşinmiş gittiğimiz yer... Petro çağırdı yanına ve zor anla­şılan bir Türkçe ile dedi ki:
“Çiftliğin işçisi olacak­sınız... Kaçmaya kalkar­sanız, beyninizi patlatı­rım!..”
Korkumuzdan ara ver­meden çalışıyor, akşamları da ahırın bir köşesinde eski şiltelerde yatıyorduk... Zamanla beni çiftliğin kâhyası yapmışlardı... Çalı­şırken gelip başımızda du­rurlar bu arada da içimizdeki vatan hasretini söndürmek için sürekli propaganda yaparlardı:
“Osman yani Os­manlı İmparatorluğu öl­dü. Orada şimdi İngilizler var. Artık sizin yur­dunuz yok! Sizler esirsi­niz...”
Böyle derlerdi ama biz, Türkiye’ye kavuşma­nın yollarını arıyorduk. Rastladığımız öteki esirler­le hep kaçmaktan konuşuyorduk...
Bir gün iki Türk geldi “Kaçıyoruz, hazır olun” deyince dünyalar bi­zim oldu...
On iki kişi ol­muştuk... “Ekmek birikti­rin, yolda aç kalırsınız” dediler... Söylenenleri yapıyor­duk... Bir gece işaret verdi­ler, gizlice çıktık... Dağ ta­rafına doğru sabaha kadar yürüdük... Gündüzü bir mağarada geçirdik, gece tekrar düştük yola. Böyle üç dört gün geçti... Yol ar­kadaşımın dediğine göre vatan hududuna yaklaşmış­tık... Sevinçten gözü­müze uyku girmiyor; açlık, susuzluk aklımıza gel­miyordu.
Bir ikindi üzeri mağaranın etrafı sa­rıldı. Kaçacak yerimiz yoktu. Daha önce de kaçmak isteyen iki arkadaş vurulmuştu... Bütün hayallerimiz söndü. Ellerimizi bağla­yıp yola düşürdüler bizi...
Hoy’a döndüğümüzde yine Petro’ya teslim etti­ler... Petro da diğerleri de bizlere tekme tokat epey bir dayak attı. Ama ne yaparlarsa yapsınlar bu beden bu canda olduğu sürece vatanımıza dönmeden duramazdık... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.