Ressam olarak iş bulamadım!..

A -
A +
 “Emeğimin karşılığına kavuşmak… Aileme eş, çocuklarıma baba olmak istiyordum...”
 
Ben doğuştan resme karşı yetenekliydim. Ama yaşadığım çevre resme karşı soğuk bakıyordu. Bu bendeki ressamlık duyguma baskı uyguladı. Örneğin babam rahmetli ne zaman resim başında görse bana hemen “bu suret işiyle uğraşma oğul” diye ciddi ciddi tepki gösterirdi. Aradan yıllar geçti… Yine sanatçı ruhumdan dolayı 14 yıllık memuriyet hayatımdan da vazgeçerek üç çocuğumu ve işimi de alarak Diyarbakır’dan buraya geldim…
Ben ressamdım… Resim çizerek geçimimi sağlayabilir miydim? Sanatçı olarak da yaşanamaz mıydı? Yaşanabilmeliydi… Bu düşüncelerle ticari anlamda ressamlığa niyet ettim. Bire bir insanların portresini çizmeye başladım. Ama resmi ticari çizsem de ruhum amatördü… Dahası sanatçıydı… Örnek olarak bir yüzbaşının portresini çizerken omuzundaki üç yıldıza üç saat vakit ayırdığımı hatırlıyorum… Parlaklığı, derinliği, gölgeler, ton farkları… Canlılığı ve resme oranı… Başlı başına bir emektir…
Ne var ki bu emeği herkes takdir edemiyordu… Portresini alan kimileri, aslında sanata fiyat biçilememesi gerekirken “borcumuz ne kadar?” diye bile sormaya tenezzül etmiyor, ben utana sıkıla bir ücret talep ettiğimde de “Ya Sercan Bey bu nedir ki bu kadar para?” diyerek emeğimin karşılığındaki üç kuruşu bile çok görüyordu… Hatta o kadar ki çizdiğim portreyi yanımda dörde katlayıp arka cebine koyan kimselerle bile karşılaştım. Resme sanata ve sanatçıya bakış açısı için manidar örnektir.
Olmuyordu… Olmayacaktı… Rızkımı kazanmalıydım… CV’im elimde mesleğimi söyleyerek bütün fabrikaları dolaştım iş bulamadım…
Artık sabrımın son demlerindeydim… Allah’ım bir arabam olsun, bir de işim… Sabahtan akşama kadar dolaşayım tek… Yeter ki rızkımı kazanabileceğim kimseye boyun eğmeyeceğim, akşam eve gittiğimde çoluk çocuğumla huzur içinde günün yorgunluğunu giderebileceğim, yastığa başımı koyduğumda da yarın ne olacak diye düşünmeyeceğim bir iş… Çok mu istiyordum?
Hayır… Huzur istiyordum… Emeğimin karşılığına kavuşmak istiyordum… Aileme eş, çocuklarıma baba olmak istiyordum…
Ve bir gün… Bir baharatçı firması çağırdı beni… Yıl 2004’ün sonu 2005’in başı… Dediler ki:
“Bize pazarlamacı lazım, yapar mısın?”
İş olsun yeter ki… Kabul ettim hiç düşünmeden… Adam bana bir araba verdi. Bütün Trakya’ya baharat ürünleri pazarlayacaksın dedi… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.