Mesleğimle ne alakası var?

A -
A +
“Elimdeki beyaz tel parçalarını aldı, evirip çevirdi… Baktı… Sonra bana çevirdi gözlerini”
 
Babam bileziklerin sahte çıkmasından çok en yakın dostuna hayret ediyordu. Ama insanoğlu çiğ süt emmiş demiyor muyduk? Babamın kolundan tuttum.
-Haydi baba, doğru karakola gidiyoruz…
Babam belli etmese de o da yıkılmıştı. Kandırıldığına değil dost muamelesine kırılmış gibiydi…
Ani bir karar verdi:
-Bir dakika kızım! Karakola gidersek artık onunla dostluğum filan kalmaz… İyice kanaat getirmem için bir başka kuyumcuya daha soracağım!
Babamın öfkelenmişti. Burun delikleri inip kalkıyordu. Birlikte başka kuyumcu bakmak için hareket ettik. Akşama doğru kepenklerini indirmek için hazırlık yapan bir kuyumcuya yetiştik:
-Beyefendi ne olur bize iki dakikanızı ayırır mısınız?
-Fark etmez beyefendi buyurun.
Babam kısaca durumu özetleyip bembeyaz tel hâlindeki üç bileziği gösterdi kuyumcuya…
Kuyumcu biraz gün görmüş birisine benziyordu. Elimdeki beyaz tel parçalarını aldı, evirip çevirdi… Bir daha baktı… Baktı… Sonra bana çevirdi gözlerini:
-Kızım siz ne iş yapıyorsunuz öğrenebilir miyim, dedi.
Bu saçma soru karşısında babam da ben de şaşırdık.
-Mesleğim bu konuyla neden ilgili anlamadım ama hemşireyim ben.
Kuyumcu sakin ve tatlı bir tebessümle dedi ki:
-Yavrum sinirlenmenize gerek yok. Bileziklerinizle ilgili soruyorum. Hemşireyseniz cıva nedir biliyorsunuzdur değil mi?
-Nasıl yani?
-Hani hastaların ateşini ölçmek için kullandığımız derecelerde bulunan cıva maddesi…
Ben hemen elimi çantama götürdüm. Bir derece vardı çantamda. Çıkartmak istediğimde kuyumcu daha bir rahat konuştu:
-Şimdi kanaatimde doğru olduğumuzu daha net söyleyebilirim. Cıva, kırılan yerden bileziklerinize bir sır gibi çepeçevre dolanmış. Çünkü cıva ile altın birbirini görünce dayanamazlar… Âdeta birbirine kaynar yapışırlar…
-Yani bu bilezikler sahte değil mi?
-Bilakis hakiki altınmış… O bakımdan cıvayı tamamen yüzeyine almış…
-Peki ne yapacağız?
Kuyumcu cebinden çıkardığı çakmağıyla bilezikleri ısıtmaya başlayınca sır gibi çepeçevre sarılmış olan cıva minik damlalar hâlinde yere akıverdi. Bileziklerimiz yeniden sapsarı olmuştu…
Nasıl mahcup oldum… Babam nasıl bir oh çekti anlatamam… Eğer o kuyumcuyla karşılaşmasak da karakola gidip şikâyette bulunsak belki sonuç yine böyle olacaktı ama babam 25 yıllık ahbabıyla dostluğunu kaybedecekti…
S. R. - Adana
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.