Bu nasıl güzellik böyle?

A -
A +

 

“Yoksa rüya mı görüyordum? Şaşkınlıktan ağzım açık kalmış küçük dilimi yutacak olmuştum...”

 
Harran Ovasında yaşayan bir ailenin sekiz çocuğundan biriydi. Onunla on iki ay boyunca kader birliği yapmış sırlarımızı dertlerimizi mutluluğumuzu paylaşmıştık. Abuzer, özü sözü bir gözü gönlü zengin mert bir gençti. Kendisine yapılan en ufak bir iyiliği unutmaz; mutlaka daha büyük bir iyilikle güzellikle karşılık vermeye çalışırdı.
Onunla ''kan kardeşi'' olmuş askerlik bittiğinde ayrılırken gözyaşı bile dökmüştük. Dostluğumuz, arkadaşlığımız, bu kardeşliğimizin ömür boyu sürmesi konusunda sözleşmiş helalleşip ayrılmıştık.
Abuzer her telefon ettiğinde beni memleketine davet ederdi. Gözümde büyürdü yollar ve her seferinde bir bahane bulup Abuzer’e bir sonraya söz verirdim. Ama bir gün Abuzer, tüm bahanelerime noktayı koyup bana çıkış yolu bırakmamıştı:
“Hadi bu sefer de gelme de göreyim! Ben evleniyorum sağdıcım da sen olacaksın!..”
Kan kardeşim benim elimi kolumu bağlamıştı. Yapacak bir şeyim kalmamıştı. Mecburen işi gücü bırakıp gidecektim.  Öyle de yaptım.
Beni şehrin otogarında bekleyecekti. Ama nasıl karşılanacağımı bilmiyordum. Aman Allah’ım ben yanlış yere mi gelmiştim? Yoksa rüya mı görüyordum? Şaşkınlıktan ağzım açık kalmış küçük dilimi yutacak gibi olmuştum!..
Abuzer, beni davul zurna eşliğinde karşılayınca bir tuhaf oldum… Bir an kendimi protokolde birisi gibi hissettim. Otogarda herkes bize bakıyor gülümsüyordu.
Ayaküstü sarılıp kucaklaştıktan ve şaşkınlığımın geçmesine çalıştıktan sonra, beni son model bir otomobile davet etti. Birlikte köyüne gittik. Asıl sürpriz orada bekliyordu beni!..
Ben geliyorum diye bir kınalı koç kestiler. “Durun gerek yok” filan diye söylemeye kalkışsam da, dinleyen kim? Gördüklerim karşısında şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum. Böyle bir ilgiyle karşılaşacağımı düşünme değil hayal bile edemezdim.
Beni muhterem anne ve babası birbirinden değerli kardeşleri ile tanıştırdı. İşte ilk o zaman gördüm Azime’yi.
Aman Allah’ım bu nasıl bir güzellikti? Kömür karası gözleri, simsiyah saçları ile bir başka güzellik vardı onda… Başka şehirde öğretmenlik yapıyormuş. Ağabeyinin düğünü için gelmiş.

Böyle bir güzellik karşısında dilim tutulmuştu. Bana hoş geldiniz dediler. Ben lal olmuş şekilde ne söylediğimi bilemiyordum!.. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.