Hiç bitmesinler, ne olur!..

A -
A +
“Öyle samimi ve candan söylüyordu ki çocukluğum ve memleketim aklıma geldi, duygulandım...”
 
Yıllar önceydi… Bakkaliye malları yanında, teyp ve radyo gibi ufak çapta elektronik eşya da satıyordum. Bir gün dükkânıma bir genç geldi. Gurbetten gelmiş biri olduğu belliydi. Bazı şeyler aldıktan sonra, gözüne radyolar ilişti... Bir peşin kalanını sekiz taksitte ödemek üzere satın alıp alamayacağını sordu.
Dedim ki sen ne iş yaparsın?
-Abi amelelik yapıyorum. Akşam şantiyede dinlemek için alacağım.
-İyi ama bana kefil gösterebilecek misin?
-Abi benim gibi amele birisine kim kefil olur ki? Ama bana güvenip verirsen Allah nasip ederse borcumu gelir öderim.
Öyle samimi ve candan söylüyordu ki çocukluğum ve memleketim aklıma geldi, duygulandım. Boynu bükük kalmanın ne demek olduğunu iyi biliyordum. Sıradan bir senet yazdım, imzaladı. Peşinatını verdi radyoyu alıp gitti. Doğrusu pek ümitli değildim. Ama delikanlı her ay uğrayıp muntazaman dört taksitini ödedi. Ben de ödediği miktarı senedin arkasına yazıyordum. Dört taksitten sonra ne bir daha geldi ne de haberini alabildim...
Aradan epeyce zaman geçti. Ben bu konuyu çoktan unutmuştum. Bir öğle üzeri dükkâna gelen yabancı bir genç benim adımı ve dükkânımın tarifini vererek beni sordu.
O dükkânı değiştirmiştim. “Aradığınız kişi benim” dedim.
Genç, beni hayretlere ve üzüntülere gark eden şu açıklamayı yaptı:
“Sizden benim kardeşim yıllar önce bir radyo almış. Kendisi amansız bir hastalığa yakalanıp memlekete gelince size olan borcunu ve adresinizi verdi. Ama imkânımız o zaman bu borcu ödemeye yetmiyordu. Ben o yıl Almanya’ya işçi olarak gittim. Aslında kardeşimle birlikte gidecektik. Takdir-i ilâhî buymuş... Şimdi çok şükür imkânımız var. Kardeşimin borcu için özür diliyorum. Şuradan borcu için ne alırsanız alın” diyerek bir tomar para çıkarttı.
Donup kalmıştım. “Kardeşinin bana borcu filan yok. O bu kadar dürüstmüş ya ben helal ediyorum” dedim. O yine yalvararak ödemek istedi. Eski defterlerin arasını karıştırıp senedi buldum. Kendisine verdim. Kardeşinin imzasını görünce, kâğıdı yüzüne sürerek ağlamaya başladı. Oturtup, teskin ve teselli ettim. O kırılmasın diye alacağımı eski fiyat üzerinden aldım. Helâlleştik. Delikanlı dükkândan çıkarken, adresini verip Almanya’­dan bir isteğim olursa, emir telâkki edeceğini söylüyordu... Bu ülkenin bu derece dürüst insanları hiç bitmesin diyorum…
          Ahmet T.-Ankara
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.