Ben bir ceviz ağacıyım -2-

A -
A +
Benim de meyvelerim olacak mıydı? Hep bunları düşünüyordum... Yaşlı amca ile aylar geçmeye başladı hafiften boy atmıştım sanki çünkü yaşlı amca beni sularken ve severken artık eğilmiyordu...
Bir gün yaşlı amca beni bir arabaya koyup bahçeden dışarı bir yere götürmeye başladı.
Saatler geçtikten sonra bir parka gelmiştik. Yaşlı amca bir banka oturup beni tekrar sevmeye başladı. Tıpkı Ayşe Teyze'nin kucağında olduğu gibi korkmaya başladım. Yaşlı amcaya o kadar alışmıştım ki beni bıraksın istemiyordum. Sonra bir adam geldi ve yanı başımda toprağı kürekle kazmaya başladı. Bana göre büyük bir çukur açtıktan sonra yaşlı amca beni o çukura koydu ve toprak örttü üstüme. Toprak o kadar kirliydi ki üzerinden insan geçtiği çok belli oluyordu. Yaşlı amca beni parka bırakıp gitmişti. Çok korkuyordum insanlar sürekli yanıma gelip yapraklarıma dokunuyordu. Bu durumdan biraz tedirgin biraz da mutluydum. Sabah olurken tan ağarmaya yakın yaşlı amca yanıma geldi biraz su verdi bana. Yanıma oturdu ve “sen büyük bir ağaç olacaksın, sen büyük bir ağaç olacaksın” diye yapraklarımı okşuyordu...
Akşam gün batımına doğru yanımdan kalktı ve yavaş adımlarla uzaklaştı. Günlerce parkta duruyordum sanırım bundan sonra da parkta duracaktım.
Bir gün parkta sabah ezanına yakın insanlar toplanmaya başladı. Biraz zaman geçtikten sonra elinde bir ferman ile bir adam taşların üstüne çıkarak bir şeyler okudu. Anlamadım dediklerini ama bir taraf sevindi bir taraf üzüldü. O akşam fotosentez yapamadım. Sabaha doğru yaşlı amca yanıma gelmedi. Biraz korktum, acaba bir şey mi oldu da gelmedi? Hâlbuki benim ona bir sürprizim vardı. Bunca emeğin, gayretin bir meyvesini yiyecekti.
Evet hayatımın ilk meyvelerini vermeye başladım ama yaşlı amca gelmedi. Günler haftalar aylar geçti. Yaşlı amca ne yanıma geliyordu ne de beni görmeye. İnsanlar bakıyordu artık bana suyumu onlar veriyordu. Ve kocaman olmuştum artık. İnsanlar yanımda değil gölgemde oturmaya başlamıştı. Üstümden düşenler beni üzüyor onları mutlu ediyordu. Bir gün yanıma bir teyze geldi. İki bastonu ile bana uzun uzun baktı “sen ne büyük bir ağaçsın öyle” dedi. Mutluluktan dallarım hafiften esmeye başladı. Yaşlı teyze gövdeme sarılarak “sen kimsin be koca ağaç?” dedi. Ben mi kimim? Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda...
            Furkan Dilekçi
 
 
ŞİİR
 
                 AŞÛRE
 
Bugün yaratıldı, Hazreti Âdem,
Cennete, bu günde basmıştı kadem.
Pişmandı, tövbesi kabuldü madem;
Rahmetle Cennete girdi bu günde!
 
Âlimdi; ilk, yazı yazan biriydi
Biçer, diker; terzilerin pîriydi!
Dördüncü kat sema, onun yeriydi
İdris, Hak huzura durdu bu günde!
 
Nuh Nebî, “tufan”da yaptı bir gemi
Doldurdu; her çeşit nebatı, yemi.
Münkirler yatarken, bir sabah demi
Gemiyi, Cudi’ye sürdü bu günde!
 
Ateşe atıldı, İbrahim Halil
Nemrut’un önünde, olmadı zelil!
Ateşi, gülistan etti El-Celil
Alev, sükûnete erdi bu günde!
 
Gök kubbe, Aşure Günü örtüldü,
Eyyûb, hastalıktan bugün kurtuldu.
Yâkup için, karanlıklar yırtıldı;
Gözleri âmâydı; gördü bu günde!
 
Kardeşleri attı; derindi kuyu
Boğulmasın diye, çekildi suyu!
Görenin, aklını alırdı rû’yu;
Yusuf, bir kez daha hürdü, bu günde!
 
Firavun, Musa’ya etti eziyet
Bu sefer müşküldü durum, vaziyet!
Yaradan, ‘Âsa’ya verdi meziyet;
Denizi, ortadan yardı bu günde!
 
Yunus’ta, Yunus’u sakladı Hâlık,
Yaşattı karnında, bitmedi soluk.
Bugün, emaneti devretti balık
Getirip kıyıya vurdu bu günde!
 
Arş, Kürsî, Ay, yıldız… Muhteşem sanat!
Süleyman’a verdi, bugün saltanat.
Bugün, ‘Ruhullah’a takıldı kanat;
Uçarak, Rabbine vardı bu günde!
 
Fatıma ananın kuzusu idi,
Haydar-ı Kerrâr’ın pazusu idi,
Şehâdet; alnının yazısı idi,
Canını, Cânân’a verdi bu günde...
 
                              Ahmet Feyzioğlu
 
 
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
HARABAT: Arapça kökenli kelime sıkıntı, harabelik yerler anlamına gelir. Tasavvufta bir sûfinin, maddi dediğimiz yönünü yıkması, kendisinde dünyalık bir şey bırakmaması anlamında kullanılmıştır.  Divan edebiyatında kullanılan mey ve meyhane kelimeleri de aynı anlamda kullanılmıştır. Tasavvuf edebiyatında; içki, dudak, yanak, şarap, kâse, sâki gibi mecazlı kullanımlar, tamamen sofinin geçirdiği, yaşadığı birtakım hâlleri veya bazı tabirleri sembol olarak işaret eder. Örnek olarak Sâkî: Mürşid; Sevgili: Allah; Kâse: Kalp; vb. Sofilerin dünyalarını harap etmeleri, ahireti imar içindir.
“Hârâbatı görenler her biri bir haletin söyler
Safâsın zikreder rindân, zâhid sıkletin söyler.”
Ragıp Paşa
 
ATASÖZÜ
 
Başını acemi berbere teslim eden, cebinden pamuğu eksik etmesin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.