Bir demirci...

A -
A +

Bâyezid-i Bistâmî hazretlerinin yaşadığı devirde binlerce evliya vardı. Hepsi de, ilim irfân sâhibi zatlardı. Ama zamanın kutbu, bir "Ümmî demirci" idi. Hazret-i Bayezid, işte bunu merak ediyordu. Bu kadar velî varken, "Kutubluk makamı" neden bir demirciye verilmiş? diyor, bunu öğrenmek istiyordu. Sorup soruşturdu. O demirciyi bulup, girdi dükkânına: - Selamün aleyküm! - Aleyküm selam! Demirci o sırada, örs başında demir dövüyordu. İşini bırakıp koştu. Hazret-i Bayezid'in elini hürmetle öpüp, bir ricada bulundu kendisinden: - Lütfen bana dua edin. - Olur, ama ne için? - Derdimin hafiflemesi için. Derdin nedir? - Hayrola, derdin nedir? Demirci başladı konuşmaya: - İnsanlar bir bir ölüp ahirete gidiyorlar. - Evet, - Kıyamet gününün şiddeti dil ile anlatılmaz. - ...... - Hele Cehennem! O ateşe bir an dayanılmaz. Hazret-i Bayezid, merakla onu dinliyordu. Demirci devam etti: - Bu insanlar nasıl yanar o ateşte? O ateşe nasıl dayanılır? İşte derdim bu... Ve ağlamaya başladı. Gözyaşları sel olup aktı. Bayezid-i Bistami'yi de ağlattı. Hazret-i Bayezit, demircinin dediklerinden bir mana çıkarmaya çalışıyordu ki, bir ses duydu gaibten. Diyordu ki: - O, "Nefsî! nefsî!" diyenlerden değil, "Ümmetî ümmetî" diyenlerdendir. Cehenneme gitmesinler İşte o zaman anladı ne demek istediğini. Ve sordu kendisine: - Herkesin yanmasından sana ne. Sen kendini düşün. - Elimde değil. Fıtratımın mayası, "Merhamet suyu" ile yoğrulmuş, ne yapayım? - Peki istediğin ne? - Tek şey. - Nedir o? - Cehenneme yalnız ben gireyim. Bütün günahkâr insanların azabını sadece bana yapsınlar. - O zaman rahatlar mısın? - Evet. İşte o zaman derdim biter, rahatlarım. Bayezid-i Bistami buyuruyor ki: - Bunları demirciden duyunca, sanki kalbim yıkandı. Hikmetle doldu içim. Kırk yıldır özlediğim makâmlara, onun himmetiyle yükseldim.