Osmân Gâzi "rahmetullahi aleyh" / İlk Osmanlı Sultanı

A -
A +

Osmân Gâzi "rahmetullahi aleyh" İlk Osmanlı Sultanı İlk Osmânlı Sultân'ı olan "Osmân Gâzi" Hân, Oğuz'un, "Bozok" kolu, hem de "Kayı" boyundan. O, "Ertuğrul Gâzi"nin hem en küçük oğludur. Osmânlı devleti'nin kurucusu da O'dur. Mîlâdî bin ikiyüz ellisekiz yılında, Dünyâya gelmiş idi "Söğüt" kasabasında. Binüçyüz yirmialtı yılında yine bu zât, Altmışaltı yaşında, eyledi Hakk'a vuslat. Devletin temelini gâyet sağlam atmıştır. Yirmiyedi yıl kadar hükümdârlık yapmıştır. "Ertuğrul Gâzi" dahî, hâlis bir müslümandı. Gözü pek, mert ve cesur, eşsiz bir kumandandı. Babası "Süleymân Şâh", cümle aşîretiyle, Orta Asya'dan çıkıp, geldiler bu ellere. Velâkin Süleymân Şâh, tam geçerken Fırat'ı, Suya düşüp boğuldu, tökezleyerek atı. Diğer birâderleri, geri döndü oradan. O, dörtyüz bahadırla, yoluna etti devam. Tam "Sultân Öyüğü"ne ulaştıkları anda, Baktılar, iki ordu savaşır bir alanda. Bunlar, "Moğollar" ile "Selçuklu Türkleri"ydi. Selçuklular, nerdeyse bozulmak üzereydi. Zayıfa yardım etmek, töredir Türklerde hep. Hattâ bilmezlerdi ki, kimlerdir bunlar acep? Derhâl zayıf tarafa, koşup destek oldular. Böylece iş değişti, mağlub oldu Moğollar. Selçuklu hükümdârı "Alâaddîn Keykûbât", Ertuğrul'u takdîr ve teşekkür etti bizzât. Sonra kendilerine, bir mükâfât olarak, "Söğüt"ü kışlak verdi, "Domaniç"i de yaylak. Artık Ertuğrul Gâzi, o günden itibâren, Selçuklu'nun "Uç Beyi" olmuştu ogün hemen. O, herkese şefkatli ve iyi davranırdı. Herkesin takdîrini, duâsını alırdı. İslâm âlimlerine ve Allah dostlarına, Gider ve kavuşurdu çok nasîhatlarına. Bir "Velî"yi görmeye gitmişti yine bir gün. Gece misâfir oldu evinde o büyüğün. Tam yatacak idi ki yatağına, o anda, "Kur'ân-ı kerîm" gördü tam kıble duvarında. Kelâm-ı ilâhî'ye saygısından, o gece, İki diz üzerinde sabahladı öylece. Ayağını uzatıp yatamadı o yâni. Bir ara uyuklayıp, rüyâ gördü rahmânî. Rüyâda denildi ki: (Ey Ertuğrul, bu gece, Sen, benim kitabıma hürmet ettin bir nice. Ben de, senin evlât ve ahfâdına, bir devlet, Ve saltanat vererek, ederim ikrâm, izzet.)