İstanbul'dan "R. Ö." rumuzlu okuyucumuzun sorusu şöyledir: "Bir özel şirkette çalışıyordum. Malum ekonomik kriz bizim şirketi de vurdu. Birçok işçiyi çıkarmak zorunda kaldı patronum. Bundan ben de nasibimi aldım. Ama, tazminatımı alamadım. Bu konuda ne gibi haklarım vardır? Neler tavsiye edersiniz?" Ülkemiz son 50 yılın en ciddi ekonomik sıkıntısını yaşamakta. Büyüme durmuş vaziyette. Küçülme % 11. Enflasyon yüksek, işsizlik çığ gibi büyüyor. Birçok ciddi firma kapanıyor. Kapıya işçi koyuyor. Bunlar doğru konular. Ama hiçbir zaman için umutsuz olmamak gerekir. Zira, her gecenin bir sabahı; her kışın bir yazı vardır. Bu da geçer. İş Kanunu'nda, işçiler yararına olarak birkısım düzenlemeler getirilmiştir. Buna göre, bir işçinin iş akdine son verildiği takdirde, o işçinin birkısım hakları vardır. Şöyle ki: 1- İhbar tazminatı 2- Kıdem tazminatı Bu tazminatlar ödenmediğinde/ödenemediğinde, işçilerin icra takipleri yaptıkları veya dava açtıkları görülmektedir. İşçiler bu davaları açarken kimi zaman da kötü niyetli hareket etmektedirler. Geçmiş dönemle ilgili olarak, tatil hakları, izin hakları, fazla mesai gibi... Kendisine yıllarca iş ve aş imkanı sunmuş olan patronu için, bu denli aleyhte bir davranış da, genelleme açısından kimi işverenlerin sert tedbirler almasına neden olmakta. Böylece yumurta tavuk misali yanlış uygulamalar başlamakta. Yanlış hesap dönmeli İş Kanunu'ndaki tek taraflı düzenleme ve Yargıtay kararlarındaki işçi lehine uygulamalar artık bitmeli. İşverenlere de söz hakkı, nefes alma payı tanınmalı. Bu hem hukuki açıdan ve hem de hakkaniyet açısından gerekli. Şöyle ki; Borçlar Kanunu'nun 1. maddesine göre, akit serbestisi ilkesi kabul edilmiştir. Hizmet akdi de bir akittir. Bu akitte ilk başta işçi zayıf taraf imiş gibi görünmekte ise de bu doğru değildir. Asıl olan kalitedir. Kişiler kendilerini geliştirir, vasıflarını artırır ise, kendilerine uygun şartlar ile akitler imzalamaktadırlar. Bunun için, şahsi yetersizliklerimizi bahane ederek, işverenleri ürkütmenin doğru olmadığını düşünmekteyiz. İşverenlerin önünü açan, daha çok istihdama imkan sağlayan bir İş Kanunu'na ihtiyacımız olduğunu düşünmekteyiz. Elbette bir yandan alın teri kurumadan işçinin hakkını ödeme anlayışı işverenlere getirilmeli. Bu bir kültür ve eğitim işidir. Ama öte taraftan, keşke bu işyerini açmasaydım, işçi çalıştırmasaydım dedirtmemeli. Bu anlamda istihdam artırıcı işlemlere imkan tanınmalı. Bu konu vergi yönünden, imkan noktasına kadar yeniden açıklanmalı. Açılım getirilmeli. Üretimin artırılması, ucuz üretim imkanı ile ihracatın ve rekabetin oluşturulması ve kalitenin yakalanmasına yardımcı olunmalı. Bu anlamda iş hukuku prensipleri, iş akdi düzenlemeleri, İş Kanunu mevzuatı ve bu anlamda uygulayıcı olarak Yargıtay içtihatları yeniden değerlendirilmeli diye düşünmekteyiz.