Fakir
bir karı-koca vardı. Hanımı yün eğirir, kocası da onu pazarda satar,
akşama onun parasıyla eve ekmek alır, böyle geçinip giderlerdi...
Din
büyükleri buyuruyor ki: "İnsanlara hem iyilik etmeli, hem vermeli, yani
cömert davranmalı. İyilik yapmayı ve vermeyi o kadar çok sevmeli ki;
iyilik yaptığı zaman, iyilik gören kişiden daha fazla sevinmeli. Ama bu
bir seferlik değil, hayat tarzı olmalı."
Abdülkadir-i Geylânî
hazretleri buyuruyor ki: "100 deve yükü altınım olsa, sabaha bir tane
kalmaz, hepsini dağıtırdım. Açları doyurur, fakirleri sevindirirdim..."
***
Fakir,
salih bir adamla onun saliha bir hanımı varmış. Kadıncağız yün eğirir,
kocası da onu pazarda satar, akşama onun parasıyla eve ekmek alır, böyle
geçinip giderlermiş...
Bir gün adam yine iplikleri satmış.
Akşama gelirken bir kimsenin, birini ayaklarının altına alıp fena halde
dövdüğünü görünce koşmuş yanlarına, "Burada neler oluyor böyle?" diye
sormuş. Üstteki adam "Bunun bana borcu var, ödemiyor. Onun
için dövüyorum" demiş. Fakir zât "Onun borcu ne kadarsa ben vereyim, al
cebimdeki bütün para bu, yeter mi?" demiş. Adam da, "Eh, yetmez ama
idare eder" demiş...
Adam parasız eve dönmüş... Hanımına olayı anlatmış. Hanımı da "Sen hayırlı bir iş yapmışsın bey, üzülme" demiş...
O
gece aç yatmışlar. Ertesi gün adam yine iplikleri alıp çıkıyor pazara,
ama müşteri yok. Gezmiş dolaşmış artık akşam olmuş. Çaresiz evine
dönerken elinde irice bir balıkla giden birini görmüş. Adam demiş
ki; "Bugün akşama kadar gezdim ama bu balığı satamadım. Ha, hanım da
benden yün iplik istemişti, sende var galiba" demiş. O da "var" deyince,
bunlar balıkla yün iplikleri takas etmişler...
Adamcağız eve
gelince hanımına, "Bugün para kazanamadık ama en azından karnımızı
doyuracak bir balık aldım. Pişir de yiyelim" diyor. Kadıncağız balığı
temizlerken içinden bir kese altın çıkmaz mı? İkisi de seviniyorlar
tabii...
Artık tam zengin olduk derken, balığı satan adam geliyor ve diyor ki:
"Ben
alışverişten vazgeçtim arkadaş. Al ipliklerini ver
balığımı..." Adamcağız "Tamam da, biz balığı pişirip yedik, dolayısıyla
onu midemden çıkaramam. Ama içinden çıkan altınları vereyim al
git" diyor. İşte o an balıkçı, gerçek kimliğini açıklıyor ve diyor ki:
"Ben bir
meleğim. Beni Allahü teâlâ gönderdi. Senin borcu olan o adama yaptığın
iyilik cenab-ı Hakkın çok hoşuna gitti. Seni imtihana tâbi tuttu. Hem
fakirlik, hem zenginlik imtihanını kazandın. O altınlar senindir, güle
güle harca!"