Ya bu devlet yalan ya da bu olaylar...

A -
A +

Eskiden "yüce parlamento" tabiri sık kullanılırdı.
Yüce parlamento, yüksek mahkeme.. Abartılı yükseltme ihtiyacının nereden geldiğine veya o dönemlerde bu kadar abartılmasının altında ne yattığına hiç kafa yormadık.
Biz hiçbir şeye kafa yormayız.
Neyse bugün yüksek mahkemeyle ilgili bir sorum olacak. Diğer bazı ülkelerdeki yüksek mahkemenin bizdeki muadili ne? Herhalde son düzenlemeden sonra Anayasa Mahkemesidir.
Kamudaki bazı isimler pozisyonları ne olursa olsun, beni tedirgin eder, korkutur. AYM Başkanı Haşim Kılıç beni tedirgin eden isimlerden değil.  Son aylardaki yargı, paralel, cinnet, hıyanet tartışmalarında şartlar onu bir yere oturttu ama çok iyi anlaşılamadığını düşünüyorum. Özal'ın  seçip bir yere oturttuğu adam akıllı adam demektir.
Gelelim sorumuza: 2010 referandumundan sonra HSYK'nın nasıl oluşacağını düzenleyen bir kanun çıkarıldı.
Üyelerin nasıl seçileceğini, nereden geleceğini düzenleyen bir kanun.
Muhalefet Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi o kanunun bir tek satırını, satırı bile değil üç kelimesini iptal etti.
Hakim ve savcılar ancak bir üyeye oy verebilir, hükmünü iptal edip çarşaf listeye cevaz verdi.
Biz o zaman bunun teknik olarak ne anlama geldiğini fark ettik.. Ama tezgâhın bugünler için kurulduğunu fark edemedik. Hatta ben o tarihte  şöyle bir örnek vermiştim: "RTÜK üyelerinin seçiminde aynı hüküm (çarşaf liste) uygulansa, üyelerin tamamı AKP kontenjanından seçilir.. Diğer partilerin temsil imkânı kalmaz. Acaba AYM bu hükmü neden iptal etti?"
....
İnsanlar seneler sonra yanlış yaptık, yanlış yapmışız, anlayamamışız, diyebilirler. Kurumlar da diyebilir mi? Misal AYM üyeleri yanlış yapmışız, anlayamamışız, raportörler bizi yanıltmış, diyebilirler mi?
Kendi aralarındaki sohbetlerde bizim tek satırlık iptalimiz memleketi nereden nereye getirdi konuşmaları oluyor mudur?
Oluyorsa içlerinden bazıları, ne iyi etmişiz de o hükmü iptal etmişiz.. Çok hayırlı bir iş yapmışız, demiş midir?
HSYK seçiminden önce sohbet kabilinden, (eskiye, "herkes bir adaya oy verebilir" kuralına dönüş nasıl olur) konusu konuşulmuş mudur?
....
İnsan Yargıtay, şu daire, bu daire deyince-duyunca tedirgin oluyor. Bazen kendime soruyorum: Acaba bütün duyup işittiklerimiz birer kurgu mu? Böyle bir şey yok da biz mi kuruntu yapıyoruz. Acaba bunlar hükümetin ve çevrelerinin çok usta propaganda teknikleri mi? Sonra bakıyorum bu işin bir de karşı tarafı var. Mücadele etmek için öbür taraf da lazım.
Öbür taraf kim? Kime çalışıyor? Başları kim? Dertleri davaları ne? Öbür taraf muğlak ve karanlık..
Soruşturma geçiren hakim savcı hikâyelerini dinleyince/okuyunca gayri ihtiyari şöyle bir şey bekliyorum: Bu o kadar önemli, o kadar önemli, o kadar önemli bir konu ki.. Devlet erkanı işini gücünü, Suriye'yi, Irak'ı, çözümü bir hafta erteler. Gece gündüz toplanarak MGK'sında, Parlamentosunda, hükümetinde, hatta Genelkurmay'ında bu konuyu 3 gün 3 gece tartışır, karar verir ve uygular.
Dedikleri gibi düzmece ihbar, düzmece ihbara dayalı soruşturma, kaydırma, tehdit, kadrolaşma olmuş mu?
Bunun cevabı evetse, devlet diye bir şey var ve yalan değilse.. O işe bulaşan herkesi 24 saat içinde toplayamıyorsa.. Ya bu devlet yalan, ya da bu olaylar yalan.. Bizi aldatan birileri var.
Bu devlet, en önemli kurumunu -varsa- bir çetenin tasallutundan koruyamıyorsa ne işi var Gazze'de, Suriye'de, Mısır'da..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.