Mavi boncuk

A -
A +
CHP Sözcüsü Haluk Koç, Taksim olaylarından dolayı tutumunu eleştirdiği Hüseyin Avni Mutlu'yu devletin değil, iktidarın valisi olmakla ve "ayakçılık" yapmakla itham ediyor. Sayın Koç'a sormak lazım: Tek parti döneminde il başkanları aynı zamanda hem vali hem belediye başkanı değil miydi? CHP'nin atadığı il başkanları devleti temsil ediyor da, seçimle gelmiş bir partinin atadığı valiler devleti temsil etmekte aciz mi kalıyor?
Daha yakın siyasi geçmişimize dönelim çok partili hayata geçtiğimiz 1946 yılından bu yana iktidarların atadığı valiler partilerüstü bir hüviyete sahip kişiler miydiler? Eğer öyle olsaydı merkez valiliği diye bir müessese olmazdı bugünkü mevzuatımızda, göreve gelen valiler de emekli oluncaya kadar o koltuğu işgal ederlerdi herhalde?!.
Siz bakmayın geçenlerde CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin'in de Başbakana cevap verirken  "O zamanki siyasi ve sosyal şartlar gereği il başkanları vali yapılıyordu" dediğine. Şimdi de olsa bir şey değişmezdi. CHP zihniyeti hep aynı değil mi?!..


Bilmece
Kurduğu partinin vitrininde; Asaf Savaş Akat, Cengiz Çandar, Can Paker, Etyen Mahçupyan, Kemal Anadol, Mehmet Altan, Kemal Derviş gibi, iş adamı, yazar ve akademisyenlerden oluşan Türkiye'nin önde gelen isimleri vardı.  1995 yılında yapılacak genel seçimlerde halkın kendisine yüzde 45 gibi bir oranla destek vereceğini ve tek başına iktidara geleceğini hesaplıyordu. Evdeki hesap sandıkta tutmadı. Oylar sayıldığında yüzde yarımın altında kalınca büyük hayalleri suya düştü. Üst üste yaptığı hatalar yüzünden bir süre sonra da partisini terk etmek zorunda kaldı. Siyasetten uzaklaşmak için Endonezya açıklarında engin denizlerin dibine bıraktı kendini,  hobisine teslim olmak için yakın zamana kadar TÜSİAD Başkanlığı yapan eşiyle birlikte... Geçenlerde de kızı kendi elleriyle yaptığı yemekleri Taksim eylemcilere ikram etti.
Son ipuçlarına gelince; kurduğu partinin adı Yeni Demokrasi Hareketi'ydi. İş adamı halen bir holdingin başında. Taksim Gezi Parkı olayı patlak verdiğinde Başbakan Erdoğan eylemcileri "çapulculukla" suçlayınca  eline pankart alıp ön sıralarda boy gösterdi: "Ne sağcıyım ne solcu, çapulcuyum çapulcu"  diyerek.
Şimdi ismini hatırladınız değil mi?


Maazallah
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç  "Birilerinin bizi uyarması, silkelemesi lazım. Ne yapıyoruz, nasıl yapıyoruz? Her yaptığımız işin veya yapamadıklarımızın hesabını vermek çok önemli" dedi, Taksim olaylarını kastederek. Sayın Arınç'a hatırlatmakta yarar var. Sayın Demirel, bu açıklamayı duymamıştır inşallah. "Silkele" kelimesini çok sevdiği için durumdan vazife çıkarıp yeniden siyasete dönebilir, bu yaşına rağmen?!. Meydanlarda esip gürlediği bir zamanlar halk, Rahmetli Özal'ın başında bulunduğu ANAP iktidarını düşürmek için "Silkele Baba düşecekler, Silkele Baba düşecekler" diye bir ağızdan tempo tutardı...O da konuştukça konuşurdu?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.