Sütü demokrasinin simgesi olarak nitelendiren CHP lideri Baykal'dan yola çıkarak ben de "sütlü-mütlü" bir çeşitleme yapayım dedim. Baykal'ı anlattığım bu çeşitlemeyi inşallah beğenirsiniz... Çok tecrübeli bir siyasetçidir: "Ağzı süt kokuyor" denemez. Ana muhalefet lideri olarak görüş beyan etmek zorunda. "Etliye sütlüye karışmam" diyemez. "Sütle giren huy, canla çıkar" misali bir türlü muhalefet alışkanlığından vazgeçip iktidara gelemez. "Anasından emdiği sütü burnundan getirmek" için Başbakan'a sataşmadan duramaz. Karambol durumlarda "Sütten çıkmış ak kaşık gibi olmak"tan da geri kalamaz. İleri demokrasinin adımlarını atan Türkiye'nin anayasa değişikliği başta olmak üzere birçok yeniliğe ihtiyacı var. İktidar istiyor ki, Ana Muhalefetle iş birliği yapalım, ortak hareket ederek sorunların üstesinden gelelim. Baykal 'evet' dediğinde bu iş birliği gerçekleşirse bakın neler olur, neler?!. Devleti ve milleti sömüren, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen, "çiğ süt emmiş","sütü bozuk" insanlar kaçacak delik arar. Ülkenin geleceğini karartanlar, "süt dökmüş kedi" gibi köşesine çekilip siner. Eskiden olduğu gibi "helal süt emmiş" insanlara olan itibar artar. Halkı "süt ineği gibi sağanlar", artık barınamaz. Sayın Baykal ve Erdoğan, kısacası işte o zaman, gerginlikler sona erer, Türkiye olur, "sütliman"... Pekmezi küpten, kadını kökten al! İş dünyasına bakın, sanat dünyasına bakın, bürokrasiye bakın. Hepsinde en iyi yerlerde yer alıyorlar. Kadın diplomatlarımız var, kadın vali yardımcılarımız var, kadın kaymakamlarımız var. Bürokratik kademlerde görev alan genel müdür, genel müdür yardımcısı ve daire başkanı kadınlarımız var. Hakim, savcı, doktor gibi önemli meslekleri işgal eden kadınlarımız var. Akademik personel arasında kadınlarımızın sayısı birçok ülkeden fazla. İş dünyasında Türkiye'nin ekonomisine yön veren kadınlarımızın oranı gün geçtikçe artıyor. Sanat dünyasındaki kadınlarımızın şöhreti Türkiye'yi aştı. Dizi film yıldızlarımız, Arap ülkeleri başta olmak üzere Balkanlar'da, Asya'da, Afrika'da bile örnek alınan insanlar oldu; giyimiyle, kuşamıyla, sanatıyla. Kadınlarımız zayıf oldukları siyasette de yer edinmeye çalışıyorlar. Duygu Asena yıllar önce "Kadının Adı Yok" adını verdiği eserinde kadınları ezilen, sömürülen, yok sayılan insanlar olarak nitelendirmişti. Rahmetli sağ olsaydı bugünleri görüp, "Kadının Adı Var" diye bir kitap daha yazar mıydı, kim bilir? Evimizin temel direği, çocuklarımızın anası, sıcak yuvamızın bekçileri kadınlarımızla ilgili iki çarpıcı tespite de yer vermek istiyorum. Birincisi Türkiye'nin en zengin 100 kişisinden 24'ü kadın. İkincisi de kadınlarımızın yüzde 42'si mutsuz. İşte, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Türkiye'deki manzara böyle. Hayırlara vesile... Amerika'da İkinci bir iş yapan emekliler, daha sağlıklı yaşıyormuş. Ama bu araştırma Türkiye'yi bağlamaz. Bizim emeklilerimiz değil 2, aynı anda 5 iş yapsalar da hastalıkların pençesinden kurtulamayarak Hakk'ın rahmetine kavuşuyorlar...