Ailton'un transferinde çarpıcı olan onun mâliyeti ve yaşı. Ne var ki, bu konu taraftarları ilgilendirmez. Beklentiler alınan futbolcunun Beşiktaş'ı şampiyonluğa taşıyıp taşımayacağı... Önceki yıl Werder Bremen'de attığı gollerle Almanya'da gol kralı olan Brezilyalı, geçen yıl Schalke'de istenileni vermemiş. Ailton büyük ihtimalle siyah-beyazlı formayı giyecek. İlgi çekici olan, futbolcunun Rıza hocaya bile haber verilmeden transferinin sağlanması. Teknik becerisi yüksek, gol yollarında akıllı bir futbolcu Ailton. Fayda sağlar mı? Göreceğiz. Ancak Carew ile karşılaştırdığımızda iki ayrı santrfor tipi görüyoruz. İri fiziğiyle top kontrolündeki geniş alan isteğiyle yardımlaşmaya büyük ihtiyaç duyan Carew'e karşılık, daha küçük fiziği olan, kişisel becerisini daha çabuk kullanan, dar alanda daha etkili olan bir Ailton... Bu kriterlerle yola çıktığımızda Ailton'un büyük işler yapacağı açıkça görülüyor. Kendi ifadesi ile yeni bir sosyal hayat arayışı içersinde olduğunu anlatan futbolcunun bu konuda beklentilerinin neler olduğunu da bir kenara koyalım. Onu da zaman gösterecek. Rıza hocadan da gizlenerek transferine çalışılan bu futbolcunun taktik anlayışlarına da uyum sağlaması bir başka sorun gibi gözüküyor. Gerçi Rıza hocanın sorumluluk almasından sonra çıtayı yükselten anlayışına uyum sağlamak her futbolcu için güç değil. Orta alanda uzun toplarla hücuma çıkan Beşiktaş'ta Ailton gibi futbolcular kolaylıkla sonuca gider. Konuya bu açıdan bakınca Beşiktaş taraftarını ayağa kaldıracak bir transfer gibi görüntü var.. Gelelim yazının başındaki cümleye. 3 yıllık mâliyet yaklaşık 7 milyon euro. Yaş 32. Türk futbolunun kaderi bir kere daha tecelli etti. Hem şöhret, hem iyi futbolcu, hem taraftarı ayağa kaldıracak bir isim, hem takımı şampiyonluğa taşıyacak ayaklar, hem de ucuza mâletmenin yolları... Eee bu kadar özellik nasıl bir araya gelecek? Bunun bir yolu var. Ailton gibi futbolcu eskilerine sarılmak. Sonra onları allayıp pullayıp taraftarlara sunmak. Şimdi Beşiktaş aynen bunları yaptı. Neden? Sonuçlarını ört bas etmek için. Zaten borçları 100 milyon dolar sınırlarını aşmış bir kulüp. Bir yandan taraftarı memnun edeceksin, bir yandan borcun altından nasıl kalkacağının hesaplarını yapacaksın... Nedense borç işi hep sonralara bırakılıyor. Ailton'un geleceği olmayacağına göre bu 7 milyon euro da ileride bir kambur gibi borç yüküne eklenecek. Ne yapalım, yeter ki Ailton Beşiktaş taraftarını ayağa kaldırsın. Gazozuna maç Türk futbolunun duayenidir Celal Doğan, Asla günübirlik konuşmaz. Gerçekçidir ve kariyeri başarılarla doludur. Önceki gün yaptığı açıklamaya takıldım. Mezar taşlarından yola çıkarak havuz sisteminde büyüklere veryansın ediyor... "Hazır kazanma zihniyetinin yerini artık emek aldı" cümleleriyle yeni havuz sistemine destek verirken, bir başka deyişle korumacılığa destek veriyor. Aynı açıklamasında "Yabancı futbolcu serbest olmalı" diyerek bu konuda bırakın korumacılığı, serbestin serbesti tavır takınıyor. Dikkatimi çekti de biraz şaşırdım... İnsaflarına kaldık Başkaları için mi yaşarız, kendimiz için mi? Sakın, "Tabii kendimiz için" demeyin. Bana göre biz millet olarak başkaları için yaşıyoruz. Bahsettiğimi bir fedakârlık falan sanmayın. Konu düpedüz görgüsüzlük. Yeni bir şey alsak, caka satmak için millete gösteririz. Sosyal yaşamda bir adım öne çıksak, burnumuz bir karış yukarıda dolaşırız. Sayın sayabildiğiniz kadar. Adam hızlı deniz teknesini almış, dalmış sahile... Kim var kim yok demeden... Teknesini gösterecek ya! Ya da "İşte ben böyle uçarım" diyerek gösteriş yapacak ya... Sonuç, Dışişleri Bakanlığı'nın görevlisi dahil yaralılar... Neyse ki bu defa ölen yok. Bu kaçıncı? Aslına bakarsan bizde görgüsüzlüğün önüne geçmek mümkün değil. Onun için bunlara boyun eğin, güvenli bir yerde sessizce oturun, sonra da onlar insafa gelinceye kadar bekleyin... Eğer insafa gelirlerse...