Aziz Yıldırım'ın sert çıkışı Asbaşkan Hakan Bilâl Kutlualp için biraz talihsizlik oldu. Genelde böyle durumlarda "kol kırılır, yen içinde kalır" düşüncesinden bakılırsa birebir konuşmalarla çözümlenir anlaşmazlıklar... Süreç içinde yönetim kurulu tarafından transferlerle görevlendirilen Kutlualp'in çalışmalarını açıktan "Fenerbahçe" için yaptığını söyleyip, kapalı kapılar ardında "çok büyük fedakârlık ve zorluklarla bunları başardığını" fısıldaması, kendisine aslan payını çıkarması neyin hesaplarıdır bilinmez. Genelde bu tür davranışlara "şark kurnazlığı" deniliyor. F.Bahçe Kulübü'nün kurumlaşmasında Aziz Yıldırım'ın çok büyük emeği var. "Yönetim Kurulu üyelerinin yok mu?" diyeceksiniz. Onların da var tabii... Var da, Başkan'ın kulübü temsil etme görevindeki davranışlar ve söylemler çok büyük önem taşır. Yapılan işlere şöyle bir göz atın, hemen fark edilecek. Taraftara sahip çıkmak ve yönlendirmek, F.Bahçe Stadı'nın yenilenmesi, büyük ve isabetli transferler, bütçe hesaplarının mantıklı açıklanmaları ve F.Bahçe'yi kıskanılacak bir duruma getirmek.... Bir yandan böyle büyük işler başarılacak, öte yandan söz konusu başarılar nalıncı keseri gibi kendine yontulmadan, "kurumlaşmış" bir kulübün başkanı olarak anlatılacak ve arkasında durulacak. İşte marifet burada. H.Bilâl Kutlualp bu açmazlar içinde kendisini kamuoyu önünde Aziz Yıldırım'ın acımasız eleştirisiyle karşı karşıya buluverdi ve istifa etti. Başkan Yıldırım, daha önceleri Nihat Özdemir vasıtası ile Kutlualp'e yaptığı uyarılar sonuç vermeyince, Divan Kurulu'nda yaptığı çıkışla önemli bir adım daha attı konuyu kamuoyu önüne taşıyarak... "Burası bir kulüptür, burası bir işletmedir, burası çok büyük bir firmadır. Böylesine büyük bir camianın yönetim kurulu vardır. Problemleri burada konuşulur ve kararlar alınır. Beğenmediğiniz kararlar varsa, yönetim kurulunda konuşursunuz, eğer ısrar ediyor ve direniyorsanız kamuoyuna açıklar, görevi bırakırsınız" diyor. Zordur kurumlaşmak... Bir zihniyet işidir, bir ciddiyet işidir. Ben başkanın çıkışını böyle anlıyorum, onun için de iyi oldu diyorum. Tabii ki, birine rastlayacaktı... Hakan Bilâl Kutlualp'e rastladı, ne yapalım?.. BJK kaosu En kolayı teknik adam değiştirmektir ya... Yıldırım Demirören ve ortakları yine bu yolda. Gerekeni yapmıyorlar, çekilmiyorlar... Hayırlısı... Gordon Milne spor direktörü olarak geri getirildi. "Büyük takımız, özümüze döndük" martavallarından sonra başarısızlık ve parasızlığın gereği, kendi yağı ile kavrulmayı bilen Gordon Milne ile yola devam edilecek. Bu operasyon Milne'in iş başına getirilmesidir. Çıkış yolları kalmayan yönetimin son plânıdır. Bu da hayırlı olsun. İlk defa maça gitmek Bizim üniversitede öğretim görevlisi bir arkadaş var: Yeşim Ocak. Arada sırada maça gitmek isterdi. Geçen pazar bu hevesini gidermiş. Bir yakını ile F.Bahçe - A.Gücü maçına gitmiş. Fenerium'dan bayrakları almış, formaları üstüne geçirmiş, girmiş stada... "Önceleri korkum vardı" diyor. Ama stada gidince bunun boş olduğunu anladım diyerek, mutluluğunu herkesle paylaşıyor. Biz de bu işin içindeyiz ya... "Gülme" dedi, "Seninle farklı bir olayı paylaşacağım." Biz de merakla dinledik. Stadı, maçı övdükten sonra, "Maç başladı" diye devam etti... "Hayret ki, hayret... Bir şey eksik maçta. Biraz daha dikkat kesildim, gerçekten bir şey eksik. Aynı anda hem güldüm, hem de eksiği buldum. Maçı kimse anlatmıyordu." Tabii bastı kahkahayı, "Mâlûm ya ben hep televizyondan maç seyretmeye alışığım..."