Beşiktaş, Akatlar'da seriyi 2-1 yapar. Birincisi, Beşiktaş'ın Akatlar'da seyirci ve saha avantajı var. Beşiktaş seyircisi bu salonda basketbolcularını ciddi boyutta ateşliyor. Bunun yanı sıra rakip sporcular üzerinde ciddi baskı kuruyor. "Nasıl olur?" diyeceksiniz. Biliyorsunuz Abdi İpekçi büyük bir salon. Oysa Akatlar Salonu küçük. Seyirci elini uzatsa forma yakalıyor. Gelelim işin teknik tarafına... Efes'in dört kaliteli uzununun faul problemine girmesi halinde Beşiktaş'ın bu maça ağırlığını çokça koyacağına inanıyorum. Çünkü Varda'yı tutmak bu şartlarda zor oluyor. Bir de El-Amin ile Solomon arasındaki mücadelede kim iyi oynarsa, kim başarılı olursa o takım maçı kazanıyor. Bu ikiliden El-Amin çok yönlü oyuna katkısı ile Solomon'a karşı ağır basıyor ve kendi salonunda da diğer salonlarda oynadığı maçlara göre seyirciyi de arkasına alarak çok yüksek bir performans gösteriyor. Bu da Beşiktaş'ın galibiyete daha yakın olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Şimdi bakalım forvetlerine... Beşiktaş'ta Haluk tecrübesi ve şu andaki formu ile Efes'teki forvetlere nazaran daha iyi durumda. Bu sebeple Beşiktaş forvette oyuncu sıkıntısı yaşamayacak. Ama Efes'te Mustafa Abi sadece savunma yaparak hücuma ve sayı üretimine hiçbir katkı sağlamıyor. Efes'in bu maçtaki en büyük avantajı kadro derinliğinin olması. Kenardan gelecek Ender Arslan, Cem Akyol gibi genç oyuncuların maça ağırlığını koyması halinde Efes de bu seriyi kendi lehine çeviriyor izlenimi verebilir. Çünkü El-Amin'in maçta dinlenmesi için arkasında yardımcı arkadaşı yok. Bu da Beşiktaş için handikap. Bu aşamada coachların oyuna müdahalelerini yerinde ve zamanında gerçekleştirenler, oyuncularını ekonomik kullananlar, takımlarını galibiyete götürecek. Burada Beşiktaş'ın coachu Burak Bıyıktay ve yardımcısı Ufuk Sarıca'ya büyük işi düşüyor. Bu ikili saha ve seyirci avantajını Akatlar'da kolayca kullanabilecek kapasitede. Bu sebeple Beşiktaş maçı kazanılır. Bunu da, sonrakini de... Şimdi bu basketbol yazısı da nereden çıktı demeyin. Serde Beşiktaşlılık var ya... Bizim Maltepe Üniversitesi basketbol coachu Nihat Güney ile birlikte geçen maçı izledik. Biraz dikkat ettik ve Nihat'ın değerlendirmelerinden de yola çıktık. Evet bir kere daha söylüyorum; Beşiktaş kendi salonundaki iki maçı da alır... Karıştırmak Van Hooijdonk'un ısrarla Daum'a yüklenmesinin iki yönü ilgimi çekiyor. Birincisi, sorun vardı ama lig içinde alevlendirilmedi.... İkincisi de bazı sataşmalar çocukça... Tutarlılık, lig maçları oynanırken Hooijdonk'un sıkıntılarını uluorta konuşmaması oldu. Özellikle bizim spor medyasının dedikodusu bile yokken manşetlere haber çıkarması, olay çıkarması hepimizin bildiklerinden. "Tamam" dedik, "Hooijdonk adam gibi davranıyor, olması gerekeni yerine getirip, sezon sonunda kurtlarını döküyor." Buraya kadar güzel... İkincisine ne buyurulur? Daum onu kıskanmış, onun evi Daum'un evinden büyükmüş, reklamlara çıkmasını Daum kıskanmış... Ben bunları anlayamadım. Önce sorunu gereken yerde gündem ediyorsun, ardından çocukça iddialar geliyor... Ne yapalım, sonuçta insanız. Bizden de olsa, olmasa da... Bir yerlerde karıştırıveriyoruz...