Benim bir arkadaşım var, adı Sabri... F.Bahçe'nin yaşadığı her sorunlu olayda mutlaka arar ve "Bunları yazsana" der.. Anelka işinde de hemen görevini yaptı, "Gördün mü bak, Fener'e yine çıkma var" diye.. Sadece bu değil, Rize'de Nobre'nin elle alıp attığı gol de var. Galatasaraylı Sabri bunu da hatırlattı. Bunlar Fenerbahçe'nin üzerine oturduğu pozisyonlar.. Şöyle düşününce akla başkaları da geliyor. Mesela Beşiktaşlı Necdet'in elle çevirdiği, F.Bahçe filelerine giden gol... Vanspor maçında Beşiktaş serbest vuruşunda barajdaki futbolcunun ceza alanı içinde smaçladığı top. Hani bunlar göz önünde olanlar da hatırlanıyor. Kim bilir daha bilmediklerimiz neler var? Anelka olayından sonra teknik direktör Aykut Kocaman'ın tepkisi de anlamlı.. Ne var ki Kocaman, böyle tepkilerinde hep yalnız kalıyor. F.Bahçe'nin Trabzon'u yenip şampiyon olduğu maçtan sonra verdiği demeçte "Oradaki arkadaşlara üzülüyorum" demişti ve Fenerliliği son bulmuştu. Kocaman'ın iki tepkisi de aynı alt yapının ürünü. Sadece dürüstlük ve adalet temasını içeriyor. Önceki hafta, "Ümit Karan, Sivas maçındaki penaltı vuruşunu dışarı atmalıydı, fair - play olurdu", demiştim. Galatasaraylılar tepki göstermişlerdi. Şimdi bakıyorum aynı Galatasaraylılar, Anelka ve Fenerbahçeliler'den dürüstlük ve fair-play istiyor. Beşiktaşlılar ve Trabzonsporlular da... Bunlar düşünce süzgecinden geçen birikimlerin kalitesiyle ilgili olgular. Oysa Anelka olayında yaşananlar, "bugün bana, yarın sana" altyapı fakirliğinden oluşuyor. Bu fakirlik sürdükçe bunlar da devam edip gidecek. Hatırladıklarımızdan, yukarıda verdiğimiz bir - iki örnekten bu yana ne değişti? Hiçbir şey... Meksika-86'da Maradona, İngiltere'ye elle alıp attığı gole daha sonra kendince açıklama yaparak, dünya kamuoyunu bir ölçüde rahatlatmıştı... Bakın buna benzer olaylarda hâlâ o gol ve Maradona'nın açıklamaları konuşuluyor.. Eğer Ümit Karan, Sivas maçındaki penaltıyı bilerek dışarı atsaydı, şimdi hem Anelka, hem de Fenerbahçeliler, Konya'da attıkları golün anlamsızlığını dürüstçe açıklayacaklardı.. Fırsat üzerine fırsat kaçırıyoruz bu netameli olaylarda... Ne olur biri çıksa da böyle anlarda doğruyu söyleyiverse Aykut Kocaman gibi. Hani "Biz keriz miyiz?" ya da "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" var ya... Ne yapalım, biz bunları aşamıyoruz, keriz olmamak için... ------ Taraftar Bayılıyorum taraftara... Takımları kötü sonuç alınca futbolculara olmadık hakaretler. Yönetime istifa çağrıları.. Yoldan geçen herhangi bir taraftarı alın, bir sorun bakalım, "Hangi hakla bunları istiyorsun?" diye... Tek cevabı var, "Taraftarım" diyecek. Ee peki kulübe üye misin? Hayır. Kulübe bir katkın mı var? Yok... Öyleyse ne hakla bu protestolar? Sanki cevabı yok gibi... Aslında var, hem de kocaman var... Peki bu ne zaman netleşecek? Taraftar da, futbolcu da, yönetici de kendilerinin ne iş yaptıklarını öğrenince... ------ Hoştur futbol Hem Beşiktaş'ta, hem de Galatasaray'da da sular duruldu.. Trabzon kaynamaya devam... Kulüplerde suların durulup durulmamasının bir göstergesi; alınan sonuçlar. Beşiktaş Malmö'yü yendi, ortalık süt liman.. Galatasaray, Trabzon'u devirdi, o da tamam.. Trabzon yenik, felâkete devam... Çok hoştur bizde futbol dediğin, yenmekle yenilmek arasında hepimiz cambazlık yapar dururuz.. Hem de ne cambazlık, hep bir hafta öncesini unutarak.. Veya "Bunlarla gelecekte ne olur?"un muhasebesini yapmadan... Ne hoş değil mi? ------ akin.goksu@tg.com.tr