Bu filmi hep görüyoruz

Maç sabaha kadar oynansa; değişik hiçbir şey göremezsiniz. Çünkü, Hüseyin Kalpar 3'lü defansla oynattığı takımında adam savunması yaptırarak, maçın adını koydu. Sıkışan Altay savunması önünde bu sıkışıklığı açabilecek yetenekte olmayan bir Beşiktaş seyrettik. Beşiktaş'ta İlhan, Pancu gibi önemli futbolcular yoktu. Böyle olunca; ikinci santrfor olarak Ahmet Dursun'un yanında Sergen'i gördük. Görür görmez de şu soruyu kendi kendimize sorduk: "Bu orta sahayı Beşiktaş hangi futbolcusuyla organize edecek?" Yukarıda değindik ya, maç sabaha kadar sürse, böyle olur diye. 90 dakika boyunca da aynen öyle oldu. Şampiyonluğa oynayan bir takımın, eksik veya sakat mazeretleri olamaz. Tümer, bu maçta önemli bir şansını kullanamadı. Hani orta sahayı kim organize edecek diye sormuştuk ya... Bu belki Tümer olabilirdi, ama bu oyuncu bunu başaramadı. Birkaç kelime de Ahmet Dursun için yazalım. Savunma hata yapıyor, bomboş pozisyonda topu kaleciye nişanlıyor. Sevgili Ahmet, bu takım şampiyonluğa giden bir takım. Bu pozisyonlar, bir şampiyon takımın santrforu tarafından gol yapılmalı. Öyle değil mi? Nouma gitti, İlhan yok. Herkes senden birşeyler bekliyor. Ve sen bunu başaramıyorsun. Gelelim; Beşiktaş'ın attığı ilk gole. Tamamen tesadüf. Aslına bakarsanız, bu maçın tavrında biz sadece Beşiktaş'ın ne zaman tesadüfen gol atacağını hep bekledik durduk. Nitekim; tesadüfi bir golle, Beşiktaş rahatladı. Beşiktaş'ı rahatlatan bir başka isimse; maçın hakemi Selçuk Dereli oldu. Daha önce, sarı kart gören Altaylı futbolcu Murat'a 52.dakikada yanıltmaya yönelik hareket sonucu gösterdiği kırmızı kart, acaba yerinde bir karar mıydı? Aslında, bir başka soru daha sormak gerekiyor Selçuk Dereli'ye: "Aynı olay, Beşiktaşlı futbolcuda olsa idi, aynı kararı verebilir miyidi?" Beşiktaş seyircisi, şampiyonluğa inanmış. Bunun hakkını verecek oyun bekliyor. Ve biz de bekliyoruz tabii... Umarım, Beşiktaş önümüzdeki kritik maçlarda daha güven veren bir futbol ortaya koyar.