Agresif futbol mu, stres içinde futbol mu?... 90 dakika boyunca G.Saray'ın bu ikilem içinde gitti geldi. Kim ne derse desin çeyrek finale yükselme adına karşılaşmada ne yapmak gerekiyorsa, G.Saray bunu yaptı. Önce Lucescu'nun sahaya sürdüğü onbir de, taktik anlayışı çok yerindeydi. 3 forvetle oynadı Lucescu: Berkant, Ümit Karan ve Arif... Orta sahada daha ziyade Hasan Şaş, Ayhan, Ergün ve Fleurquin göründü. Savunmadaki üçlü için kolaylıkla mükemmeldi demek yanlış olmaz. Bülent, Emre ve Perez, hem taktik anlayışın, hem de futbolun bütün gereklerini yerine getirdiler. "Stres mi, agresif mi?" diye yazıya başladık. G.Saray ileri üçlünün dışında kalan futbolcularıyla agresif, ileride oynayan 3 futbolcusu ile stres içindeydi. Eğer Ümit Karan, Arif ve Berkant, stresi, akılcılığa ve agresif futbola dönüştürebilselerdi, Barcelona tarihi bir yenilgi ile Ali Sami Yen'den ayrılırdı. Kaçan pozisyonları tek tek sıralamak istemiyorum. Ne var ki, Ümit Karan'ın ilk yarıda Bonano'nun üzerinden aşırması gereken topu değerlendirememesi stres futbolunun en güzel işareti oldu bu maçta. Zaten G.Saray o pozisyondan sonra kaybetti. Lucescu, iyi bir düzenle oynattı G.Saray'ı... Lucescu, çeyrek finale çok yakın gözüktü. Ancak hücum bölgesindeki bu eksikliği bu maçta çözemedi. G.Saray taraftarı, mükemmel bir şekilde takımına destek verdi. Sarı-kırmızılıların bu gösterisi daha önceleri olduğu gibi bu karşılaşmada da örnek oluşturdu... Hakem Temmink mükemmel bir maç yönetti. Buraya kadarmış. Canın sağolsun G.Saray...