Her zaman anlatırız, şu işleri popülizm yapmadan dillendirin diye. Kuralı bir kere daha hatırlatalım. İşler kötü gitti mi önce teknik adam, sonra yönetimler gider. Bir ay kadar önce yazmıştık; Del Bosque'nin sonu geldi diye. Öyle oldu. "Arkasındayız, büyük hoca" lâfları salata oldu gitti. Bir kere ders alınmıyor. Şimdi de "özümüzü döndük" çeşitlemeleri. Rıza Çalımbay alındı ya "Öze dönüldü, evlâdımız duruma el koydu" haykırışları. Bırakın bunları. Çevir gazı yanmasın. İşine geldi mi "Büyük takımız, büyük antrenör", işine gelmedi mi "Özümüze döndük..." Madem ikisi de başarının sırrı, birinde karar vereceksin. Ya özünü bırakmayacaksın, ya da büyük takıma büyük antrenör düşüncende kararlı olacaksın. Hiç kimse demiyor ki, Çalımbay bu işi götürebilir mi? Başarırsa hangi basamakların üstünde Kartal'ın ağırlığını omuzlayabilir? Hem Del Bosque'nin, hem Rıza Çalımbay'ın göreve getirilişinde sağlam zeminler aranmadı. Hatırlayacaksınız, Del Bosque, Matthaeus işinin yatmasından sonra palas pandıras "isim" diye getirildi, Çalımbay da lig ortasında bütün cephelerde çökmüş bir takımı teslim aldı. Yönetim açısından sorumlulukları Del Bosque'ye yıkıp, "özümüze döndük" popülizmi ile paça kurtarma operasyonu tamam da, kariyerini yeni yeni yükseltmeye çalışan ve aşamalar elde eden Çalımbay için öyle mi? Sakın bu Çalımbay için sonun başlangıcı olmasın? Rıza Çalımbay her şeyden önce mükemmel bir kişiliğe sahiptir. Dürüsttür. Beşiktaş'ta oynadığı yıllar boyunca takımı ile en küçük bir ihtilâf yaşamamıştır. Sahada ter akıtırken, hem rakipleriyle, hem arkadaşlarıyla, hem seyircisi, hem rakip seyircilerle asla sürtüşmeye girmemiştir. Tam tersine uzlaştırıcı ve yaklaştırıcı olmuştur. Çalımbay'ın bu özelliklerini asla değiştiremezsiniz. Teknik adamlık kariyerinde kendine özgü yapısıyla merdivenleri ağır ağır çıkmakta olan Çalımbay'a şimdi "öze döndük" popülizmiyle misyon biçildi. İşte endişe ettiğim bu. Türkiye'de güvenilir Türk hocaların yetişmesi çok zor. "Biri daha mı kıyıma uğrayacak?" diye korkuyorum. "Yanlış zaman, yanlış mekân" gibi geliyor bana. Takımı 3 - 5 - 2 oynatacak olan Çalımbay, bu taktiğe uygun kanat oyuncularını Beşiktaş'ta bulamayacak. Zaten bu dizilişin en zor tarafı da kanatlarda oluşmakta. Bir başka deyişle, çizgideki bu futbolcular kendi kulvarlarında sahayı boydan boya denetlemek zorundadır. Bu görevi yerine getireceklerin 90 dakika boyunca diğerlerinden çok daha yüksek fizik güce ihtiyacı var. İşte bu Beşiktaş'ta yok da onun için endişe ediyorum. Şimdi benim Çalımbay'dan beklediğim şu. Beşiktaş'la ilgili yürekli açıklamalar yapmalı. Takıma zaman biçmeli. Kendi düşünce ve kariyerinde uygun tasarılarını açıklamalı, popülizm yapmadan. İşte o zaman Çalımbay ile geleceğe güvenle bakabiliriz. Aksi takdirde korktuğumuz başımıza gelecek. Anelka'nın golleri Gerçi Del Bosque ile geçinemediği dönem ama Real Madrid'de 19 maç 2 gol... 1999 - 2000 sezonunda gerçekleştirmiş Anelka bu sonucu. Bundan bir yıl önce aynı Anelka Arsenal'de 35 maçta 17 gol atıyor. Aralardaki PSG'yi saymazsak ilgi çekici bir görüntü veriyor Anelka. Devam ediyor Anelka'nın ilgi çekiciliği... 2002 - 2005 yılları arasında üç sezon oynadığı M.City'de 89 maçta 38 gol atma başarısını gösteriyor. Real Madrid'de 8.5 maç, M.City'de gol başına 2.4 maç. Tersine söylersek, Real Madrid'de 8.5 maçta bir gol atan bu futbolcu, İngiltere'de 2.4 maçta bir gol atmış oluyor. İngiltere dönemi ile İspanya dönemi arasında İngiltere bakımından büyük fark var. Denilebilir ki; topu daha çok kanatlardan oynayan, yüksek uzun toplar yapan İngiliz futbolunu, İspanya futboluna göre daha çok sevmiş Anelka. Eee F.Bahçe nasıl oynuyor? İngilizler gibi mi? İspanyollar gibi mi? Bu keskin viraj Anelka'yı belirleyecek. Göreceğiz... Ne kadar acı İster suç deyin, ister saçmalık deyin, ister şanssızlık deyin, ne derseniz deyin... Süreyya Ayhan'ın iki sene ceza almasını kabul edemiyorum. Yaptığı işten dolayı değil kabullenememem. Doping yapınca sonuç bu. Gerçi Süreyya'nınki bu değil, kendini gizlemek. Ne var ki, aynı kapıya çıkıyor. Benim derdim, ülkemizde 30 - 40 senede bir yetişecek ender yeteneğin heba olup gitmesi. Hani Süreyya Ayhan gibi onlarca sporcumuz olsa, kimsenin aklına gelip de Süreyya Ayhan olayının üstüne bu kadar düşmez. Güler geçer, zavallı der. Biz böyle diyemiyoruz. Şanssızlığımıza bakın ki, başka Süreyyalar yok. Ne kadar acı...