Sponsorluğun ne olduğunu anlayan beri gelsin. Senelerdir o buna sponsor olmuş diye işitir dururuz. Ayrıca bazı üreticilerin "Bir sponsor bulsam bu iş öyle güzel olur ki..." düşüncelerini de işitiriz. "Sponsorluk enayilik mi?" diye zaman zaman da düşündüğümüz oldu. Yani birisi gelecek, Akın Göksu'ya sponsor olacak, o da bedavadan para kazanacak. Hatırlıyorum da lisede okurken bir arkadaşım motosiklet meraklısıydı. Merakın da ötesinde bir acayip tutkundu. Hayaller kurar, bir motosikleti olsun isterdi. Bir gün Harley Davidson firmasına mektup yazıp bu isteğini bildirdi. Dedim ki ona, "Ya sen hasta mısın, adamlar neden sana motosiklet göndersin?" Tabii o zaman halkla ilişkilerden, reklamlardan, tanıtımlardan haberimiz yok. Onun için hiç ilgilenmezler diye düşünürken bir de baktık ki bir torba dolusu broşür göndermişler. Bizim Maltepe Üniversitesi'nin bir yol koşusu var. 2 yıldır yapıyoruz. Hem de büyük bir ciddiyetle. Yarış uluslararası özellikte. Geçtiğimiz 2 yılda bu yarışa 50'ye yakın uluslararası atletle 100'e yakın milli atletimiz katıldı. Bunların yanı sıra halk da koşuya ilgi gösteriyor. Bostancı - Kartal arasındaki sahil yolu yarışın parkuru. Mükemmel bir ortam. Kurucu Hüseyin Şimşek, mütevelli heyet başkanı Ali Doğan Ünlü, rektör Mesut Razbonyalı'nın büyük ilgi ve desteği var bu yarışa. Sağ olsunlar, bütçesini de karşılıyorlar. Böylece Türk atletizmine de büyük bir katkı sağlanmış oluyor. Sponsorluk dedik ya; yarış daha büyük bütçeyle daha da büyür prensibi doğrultusunda arayışa başladık. Kimse oralı değil. Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay da bayram yapıp dursun, sponsorluk yasasını çıkardım diye. İnanın bunların hepsi fasa fiso. Önce mantık, önce kültür, önce geniş görüşlülük. Bunlar var mı, o zaman tamam. Ara ki bulasın. Şimdi sponsorluk nedir biliyor musunuz? İki ürünün karşılıklı dayanışması. Benim ürünüm destek bulacak ki senin ürünün de ondan nemalansın. Çıkarcılığı, egoizmi biraz bir tarafa bırakalım da sponsorluğa lâyık ürünlere yakalaşmaya çalışalım. Sadece futbol ve Süreyya Ayhan'lara sıkışmayalım. Dikkat Bir kısım Beşiktaş yazarları, Ali Aydın faciasının arkasında yer aldı. Aydın'ın ilk penaltı kararı doğruymuş da ikinci penaltı şöyleymiş böyleymiş. Maçtan sonra yaptığımız değerlendirmede G.Saray golündeki hatasını devre arasında bir şekilde öğrendiğini vurgulamıştık Ali Aydın'ın. Sonra Aydın bu hatayı gidermek için Beşiktaş lehine ikinci yarıda bir penaltı uydurdu demiştik. Arkadaşlar, olay taraftarlık duygularıyla aşılacak bir sorun değil. Biz Cem Papila'nın onca kırmızı kartında yeterli ölçüde sesimizi çıkarmazsak, eyyamcı kararlara alkış tutarsak, sadece Beşiktaş'ı değil, Türk futbolunu kaybederiz. Eğer Beşiktaş'a yapılan haksızlıklar olmasaydı siyah - beyazlıların G.Saray galibiyetine bile ihtiyacı yoktu. Geminin içindeki Beşiktaş'a destek verelim derken Türk futboluna zarar veriyoruz; dikkat. Futbol elden gidiyor Hakem Ali Aydın'ın yol açtığı olayın sarsıntıları Aziz Yıldırım'ı da derinden yaraladı. Yıldırım kalan 6 hafta için güvence istiyor. Bu istek bu sezonun şaibe altında kaldığını gösterir. Şimdi gerek Serdar Bilgili'nin, gerek Özhan Canaydın'ın ve Aziz Yıldırım'ın konuyla ilgili açıklamaları herkes tarafından kulüplerinin çıkarları doğrultusunda algılanmamalı. Kulüp başkanlarının bugünlerdeki açıklamaları Merkez Hakem Kurulu'nun ve hakemlerin yeniden yapılanması anlamını taşır. Canaydın, Ali Aydın'ın isminin G.Saray'la beraber anılmamasını isterken, bir kere daha söyleyelim Aziz Yıldırım güvence diyor. Serdar Bilgili de maçtaki hakem hatasının eşit oranda olduğunu vurguluyor. Bu açıklamaları futbol kamuoyu gözardı edemez. Olaya taraftar gözlüğüyle değil futbolumuzun kurtuluşu açısından bakmak gerekir. Fazla geç kalmayalım. Ayıp Oh ne âlâ. Ali Aydın'a sezon sonuna kadar görev verme, herşey süt liman. Ne kolay çözümlüyoruz işlerimizi. Cem Papila, Serdar Tatlı, Ali Aydın vukuatları bitmeyen hakemler. Üç - beş maç görev verme, olsun bitsin. Daha evvelki hafta yazdık, "Bunlarla bu lig bitmez" diye. Benim yazmamın bir önemi yok. Bizim gibi dünya alem yazıp çiziyor. Sonuç; yıkım zincirine yeni halkalar. Sevgili okurlar, hakeme karar verme kişiliği kazandırmazsanız sonuç alamazsınız. Birincisi, hakem oyun kurallarını uygularken en doğru kararı ve uygulamayı yapabilecek. İkincisi, Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu'nun ve medyanın baskılarına direnebilecek. Bana bu iki özelliği taşıyacak bir isim gösterin, ben de size şapkamı çıkarayım. Bu düzelir mi? Asla... Böyle kişilikli hakemleri yetiştirip başınıza dert mi alacaksınız. O zaman Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu Başkanı düdüklerini nasıl çalacak? Ayıptır. Milyonlarca dolar dönüyor bu sektörde. Milyonlarca insan nefesini tutup maçlarla ilgileniyor. Futbolcular ter döküyor. Ve bir düdük herşeyi mahvediyor. Ayıptır