Del Bosque Beşiktaş'ın kötü gidişi Del Bosque 'yi gönderecek. Ligdeki durumu, UEFA Kupası'ndaki sonuçlar açıkça bunu gösterir Del Bosque kararında. Üzerinde fazla düşünmeye gerek yok. Bilinir ki, takımların kötü sonuçları, uygulamada yönetim ve futbolcuları harcamaz, harcayamaz... Nedenleri de basit. Biri seçimle gelmiş, süresi var. Diğeri seçilmişlerin getirdiği futbolcular. Onları seçilmişler açıkça kötüleyecek değil ya. Ayrıca futbolcu kısmı hem sözleşmeli, hem de öyle böyle süreliler. Geriye kalan antrenörler... Topun ağzındaki ilk isimler. Del Bosque seçim yatırımı olarak vaadedilen Matthaeus 'un getirilmesinden sonra popülist bir başka isim olarak Beşiktaş'a getirildi. Ciddi bir Real Madridli olan Del Bosque , Beşiktaş'a geldiğinde önünde bir kadro vardı ve Beşiktaş'ın beklentileri... Öyle anlaşılıyor ki; Del Bosque için Beşiktaş Türkiye'nin en büyük kulüplerinden biriydi. Ve başarı ile yaşadığı R.Madrid günlerinin tekrarını siyah - beyazlı kulüpte yapabilirdi. Hem Beşiktaş, hem de Del Bosque için yanlışlıkların büyüğü bu oldu. Gerçi yönetim için bu olağan bir yanlışlıktı. Çünkü Türkiye'de işler böyle gidiyordu ama Del Bosque için değil. Başka bir sapma Del Bosque 'nin alt yapıcı olmasından kaynaklandı. 500 milyon dolarlık R.Madrid'de alt yapı görevinden patronluğa getirildiği zaman elde ettiği başarıyı Türkiye'de tekrarlayacağını sandı. Oysa Beşiktaş asla bir R.Madrid değildi ve olamazdı da. Çünkü Beşiktaş 40 milyon dolarlık bir kulüptü ve beklentisi nasıl oluyorsa, R.Madrid'le aynıydı. Alt yapıcı Del Bosque önünde bulduğu kadroyu alt yapıcı düşüncesiyle hâlâ oluşturamadı. Şunu anlayamıyordu; Beşiktaş'ın üst yapı futbolcuları ne R.Madridli futbolculardı, ne de ülkemizin en iyi futbolcuları... Bunu fark ettiği bugünlerde ise artık iş işten geçti. Del Bosque 'nin bir de medyadan etkilenmek gibi bir özelliği şu günlerde ortaya çıktı. Tümer , Sergen dendi, yaptı. Pancu dendi, yaptı. Ancak bu yolda da ciddi bir sonuç bulamadı. Aslına bakarsanız, Del Bosque 'nin en büyük zaafı bu oldu bence. Alt yapıcı olan büyük adı ile kararları kendisi verebilecek diye tanınan Del Bosque artık bu özelliğinden de uzaklaştı. Kibar ve babacan görünüşlü Del Bosque 'ye bugünlerde artık çeşitli yakıştırmalar da yapılıyor. Ne yapalım ki, ülkemizde kurallar böyle. Beklentiler acilse, ilk harcanacak isimler antrenörlerse, popülizm sonuna kadar yüreğimize işlemişse, yapacak bir şey yok. Üzüntülerimizle Bay Bosque ... Kaza hurdaları Bugünlerde İstanbul'da çevre yollarında seyahat edenlerin gözlerine takılmıştır. Kaza yapmış, yürek paralayan hurda otomobiller yol kenarlarına "ibret olsun" diye konulmuş. Gerçekten onları görünce insan sanki bir kaza yapmış gibi irkiliyor. Faydası olur mu bilmem? Bildiğim, onlara bakarken insanımızın bir hata yapabileceği. Allah korusun. Buraya kadar her şey iyi de... O da ne? Dün sabah TEM'den karşıya geçiyorum. Bostancı - Ankara çıkışı. Çıkışın köşe bariyeri üzerinde bir otomobil duruyor. "El insaf" dedim "Buraya da konur mu bu hurda?" diye düşündüm. Yaklaştıkça, baktım ki otomobil hurda değildi. Sonra baktım, farları yanıyor. Biraz daha yaklaşınca gördüm ki, araç oraya konmamıştı. Ne yazık ki, bir kaza idi ve araç her nasılsa oraya çıkmıştı. Umarım, can kaybı olmamıştır. İbret versin diye düşünülenle, gerçeğin bu kadar birbirine benzemesi, bu kadar yakın olması ve bu kadar kısa sürede oluşması ilgimi çekti de şaşırdım... En güzel taraftar, bizim taraftar Yıllar önceydi. Marmara Denizi'ni kurtarmak için geç kalındığı günlerdi. Neyse ki, şimdilerde büyük çabalar var. Umarız tamamlanır. İşte o günlerde bir stiker ilişmişti gözüme. Üzerinde "Denizi kirletene öpücük yok" yazıyordu ve bir çift bayan dudağı resmi vardı. Uzun uzun stikere bakarken, aklımdan binlerce dereden akan lağımlar, sanayi artıkları, molozlar geçiyordu. Arkadaşımın sesi ile döndüm. "Amma uzun baktın" dedi. "Evet" dedim. Aklımdan "Bunca pisliğe, bunca çirkefe biz sadece bir öpücük yok diye karşılık verecektik" diye geçirdim. Sayın Canaydın'ın "en güzel taraftar bizim taraftar" çekişmesini ortaya atması bana denizin içine eden bizlerin sadece öpücükle ıslah edilebileceği sloganını hatırlattı. Sevgili yönetmenler Musa Çözen ve Ahmet Yakacıklı zaten binlerce taraftar içinde bir çiçek gibi duran kardeşlerimizi, genç kızlarımızı ekrana yansıtırken bu girişimin en etkili öncüleri oldular. Üzgünüm ama takımlarımız arasında "en güzel taraftar kimin" çekişmesini oluşturmak "denizi yok edenlere öpücük yok" kampanyasına benziyor. İşin içine edilmiş, herkes "Benim değil" diye pisliği birbirine atıyor ve biz genç kızlarımızdan yardım istiyoruz. İnşallah koşa koşa stada gelirler, gelirler de ortalığı temizlerler...