Göteborg-F.Bahçe maçı.. 1984-85 Şampiyonlar Ligi'nde İsveç Göteborg'da oynanan bir karşılaşma. F.Bahçe takımı Göteborg'a varınca, havaalanında hiç hoş olmayan bir şekilde karşılandı. İsveç gümrük polisi, bize göre çirkin bir tavırla futbolcu ve yöneticileri arama yaparak uzun süre giriş kapısında bekletmişti. Olay, Türkiye'de büyük tepki görmüştü. Bizim geleneklerimizde yok böyle bir şey. Tam tersine yurdumuza gelen bu kategorideki takımları alanda beklemesinler diye giriş işlemleri diğer yolculardan daha önce yapılır. Aman misafirperverliğimize hem gölge düşmesin, hem de konuklara ayıp olmasın diye elden gelen her türlü kolaylık sağlanır. İşte o maçın dönüş yolculuğunda Kopenhag'da, İstanbul için havaalanında bekliyoruz. Birden bulunduğumuz bekleme bölümünde sessiz bir hareketlilik oldu. Ardından bir alkış ve saygılı davranışlarla İstanbul'a gidecek Türk yolcular bir yöne doğru hafifçe yürüdüler. O sırada bekleme salonuna giren Bülent Ecevit ve eşiydi. Orada bulunan birkaç Danimarkalı polis, ne olduğunu bir türlü kavrayamadıkları olayı çözmeye çalışıyordu. Telaş içindeydiler. Fakat gördükleri 100'e yakın insanla Ecevit arasındaki saygı ve sevgiye dayanan bir ilişkiden başka bir şey yoktu. Polis memuru bana, gelen kişinin kim olduğunu sordu. Ben de "Eski Başbakanlarımızdan" dedim ve içi rahatladı. Polisin gözünde ve tavrında böyle bir toplum davranışının şaşkınlığı biz oradan ayrılıncaya kadar sürdü gitti. Çünkü bizden biri değildi. Bizim gibi düşünmüyordu. Bizim sıcaklığımızın, bu kuzey ülkesinde zerresi yoktu. İstanbul'a doğru uçak havalandıktan bir süre sonra Ecevit'in, kendisiyle fotoğraf çektirme talebinde bulunan yolcular arasından spiker arkadaşım Murat Ünlü ile beni çağırdığını öğrenince hemen yanına gittik. Amacının fotoğraf çektirmek olmadığını, bize soruyu sorunca anladık. Göteborg Gümrüğü'ndeki olayı soruyordu. Ne olmuştu orada? Usulsüz bir şeyler mi yapılmıştı? O sıralarda Başbakanlık görevinde değildi ama en küçük detayına kadar öğrenmek istiyordu olayı. Biz de kendisine bildiklerimizi anlatınca, İsveç mevzuatının bütün katılığı ile uygulandığını öğrendi ve hayret içinde kaldı. Konuşmak istememişti, mahzunlaşmıştı. Durgunluğu ve duygusallığı, sıcak yurdumuz insanlarıyla kuzey insanları arasında gidip geliyordu. Bir devlet adamının tavrını ve dikkatini bu küçük olayda bile hemen seziyordunuz. Maçın ne olduğunu sormadan, kaç kaç bittiğini öğrenmeden giriş kapısında ne olmuştu bilmek istiyordu. Sonra da maç hakkında bilgiler aldı ve bize, "Hadi bir fotoğraf çektirelim" dedi. Bir devlet adamının tipik bir örneği idi. Ecevit'le ne zaman yan yana olsanız, bunu hemen fark edersiniz. Güle güle Ecevit. Allah rahmet eylesin.