Bozguna uğramış ordu gibi ne derseniz deyin, ardından feryat figan, hiç yakışıyor mu? O günleri hatırlayın. Birinci maça giden arkadaşlar, dönünce şaşırıp kalmıştı. Demişlerdi ki, "Bu ne felaket çığlıkları, Türkiye'ye dönünce apışıp kaldık. Tamam orada Milli Marşımız çalınırken ıslıklı protesto gördük ama bu kadar abartıya şaşırıp kaldık"... Birinci maçın sonrası kapıları tekmeleyen Fatih Terim, "Bunun İstanbul'u da var" diyen yine aynı isim. Adamları havaalanında en büyük düşman gibi karşılayan, yumurta atan biziz. Bakın Şenes Erzik o zaman demişti ki, "İsviçre'nin lobisi büyük, dikkatli olalım." Değerli bir insan, işi biliyor. Ve kapı gibi oralarda arkamızda duruyor ve uyarıyor da bizleri hiç durmadan. Dinleyen, anlayan kim? Önemli olan kendi kendimize hafiften efelenip prim kazanmak hepimizin işi. Pascal Nouma Beşiktaş'a gelsin, Milli Takım'ın futbolcuları gladyatör gibi sahada efelensin, dayılanıp popülizm yapalım, ondan sonra "Cezaya selam, yola devam" geçip gidelim. Bunları artık kimse yemiyor. Spora heyecan gelsin diye abartıp, kabartıp kamuoyuna sunulan palavraları da kimse yemiyor. Futbolsever uyanık, işini biliyor ve geriden üzülerek bunları izliyor. Ne yapsınlar, elbirliği ile oluşturduğumuz tribün seyircisine, medyanın ortaya çıkardığı popülist guruba teslim olmuşlar. Öyle seyrediyorlar kıs kıs. Ceza verilmiş de, ağırmış da... Aynı yangın yine aynı ağızlarda. Hatırlayın, 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası maçı... Alpay Özalan rakibini arkadan tutmadı diye neredeyse ipe götürdük. Oysa o günlerde medya Fair-Play için yoğun yayın yapıyor, futbolcularımızı hiç durmadan uyarıyordu. Alpay dürüst insan, doğru yaptı, dokuz köyden kovuldu, şimdi de bu günlere getirildi. Cezayı alması gerekenler cezayı almıyor da, onları bu çirkinliğe itenlerin sonucu Türk seyircisi cezalandırılıyor. Türk futbolu barbarlık çukuruna götürülüyor. Dikkat edin cezaya, önümüzdeki Avrupa Futbol Şampiyonası'nda içeride oynayacağımız bütün maçları dışarıda seyircisiz oynayacağız. Sayın Erzik, "Dışlanmanın eşiğinden döndük" diyor. Bana göre mesajı açık. Şimdi ağır dediğimiz bu ceza için "ihraçtı" demeye getiriyor. Ucuz atlattık. Yine popülizmle gürültü yapıp kendi kendimizi aldatmayalım. Şimdi akılcılık zamanı. Önümüzde tahkim var, eğer düzgün politikalarla karşı çıkarsak, birkaç maç cezayı hafifletebilirsek ucuzun ucuzu ile bu işi atlatmış oluruz. Levent Bıçakcı federasyonunun savunma politikaları yerinde idi. Yine bu düzeyde hareket etmeli. Bunun yanı sıra Türk seyircisinin olaylı maçta sahadaki tahriklere katılmadığı üzerinde ısrarla durulmalı. Sahadaki olaylarla seyircinin taşkınlığının farklı boyutlarda olduğu üzerinde önümüzdeki merciler ikna edilmeli. Heysel faciasındaki seyirci sorumluluğu ile bunun arasında dağlar kadar fark olduğu vurgulanmalı. Zaten gerçek Türk futbol seyircisi asla Heysel'dekiler gibi olmaz. Onlar kendi kendimize bunca tahriğe rağmen, F.Bahçe Stadı'nda adam gibi maç seyretmeyi bildiler. Asıl onlar bu cezayı hak etmediler. Hak edenler elleri kollarını sallayarak dolaşırken...