En büyük derbi imiş

A -
A +

Derbi böyle mi olur? Maçtan sonra neler konuşuluyor? Bir bakın!.. "Stad terörü." İşin en acı yönü neredeyse mağlubiyeti unutturmak için, yenilgiyi ikinci plâna itmek için terör ön plana çıkartılıyor. Yanlış anlamayın, 'Stadlarda terör yok' demiyoruz. Mağlubiyet karşısında nelerin nasıl kullanıldığını anlatmaya çalışıyoruz. Geçenlerde yazmıştık, 'Bu stad terörü bitmez' diye. 'Bu kafa işidir' demiştik. 'Kafaların değişmesi gerekir' demiştik. Sayın Yıldırım bu konudaki gerçek düşüncesini şu cümleleriyle ele veriyor: "Bunun Şükrü Saracoğlu Stadı da var. Orada yapılacak küfürleri engellemeyeceğim. Ben arkadaşlarımla küfür edilmesin diye kavga ediyorum." Özellikle bu son cümle tüyler ürpertici. Demek ki, Aziz Yıldırım 'ın arkadaşları Özhan Canaydın ve arkadaşlarına küfür etmeye ve saldırmaya hazır. Yıldırım da bu arkadaşlarıyla kavga ediyor. Herhalde sayın Yıldırım 'ın arkadaşları "Sen - ben" değilizÖ F.Bahçe Kulübü'ndeki kişiler. Yani kulübü yöneten kişiler. Stad terörü neden bitmez, şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu? Kısaca, "Balık başkan kokar." Oysa, büyük kişilikler tarih boyunca kısasa kısas düşüncelerinden hep uzak durmuşlardır. Büyük rezaletleri kendilerine kalkan yapmamışlardır. Bu kepazelikleri kalkan yapacaklarına onun önünde bir abide gibi durmayı yeğlemişlerdir, "mağlubiyetlere rağmen". Şimdi de tutmuşuz yaşanan bu olaylardan sonra bu maça biz 'en büyük derbi' diyoruz. Maksat karşılıklı küfürleşmekse, stadları ana - avrat küfür edilen arenalara çevirmekse, evet en büyük derbi maçı bu. Ben bundan daha büyüğünü tanımıyorum. İstanbul'u bilen bilir. F.Bahçe semtini de, G.Saray'ı da... Böyle maçlardan sonra yapılan ve yazılan esprili çekiştirmeleri de. Boyanan kovalar, sembolik cenaze törenleri, kahvelerde söylenen, duvarlara yazılan vecizeleri de... Kolay değil sevgili okurlar bu badirelerden sıyrılmak... Bizim bildiğimiz "derbilere" ulaşmak... Futbolun futbol olduğu dönemlerden nasıl bugünlere gelmişsek, şimdi de bugünlerden o günlere dönmek kolay değil. Süreç içinde neler yaşadıksa, çıkmaza girdik. Şöyle bir düşünün. Sadece devlete bu işi ihâle edip çözüm beklemeyin. Artık filmi geri sarmak gerekiyor. O günlerden bugünlere ne yaşamışsak, onları... Ne kadar süre geçmişse o kadar süre geri sarmak gerekiyor. Bunu hızlandırmaksa sizin elinizde. Siz isterseniz, bu derbilere son verir, gerçek derbilere varırsınız. Onun için ben bu derbiye en büyük derbi demiyorum. Ben inanmıyorum ama gazetelerde gözümle gördüm. "Nevzat Demir Tesisleri" nin adını değiştirelim demişler. Neden mi? Del Bosque'ye bilmem ne demiş de ondan... Bazı kişiler çıkar, hiçbir menfaat beklemeden tesis yapar, sonra da çekilir. Bu tür insanların sayısı özellikle sporda parmakla sayılacak kadar az... Nevzat Demir de bunlardan biri. Öyle böyle Beşiktaş tesislerine büyük katkı sağlamış. Şimdi entipüften sebeplerle adını oradan alalım söylemleri... Diyelim ki, böyle oldu... Ne kazanacaksınız? Bundan sonra kimse çıkıp da böyle yatırımlara girer mi? Asla girmez. Bırakalım böyle dedikoduları. Tam tersine, böyle insanları zaman zaman hatırlayalım, hatırlayalım ki, örnek olsunlar. Hem de Fulya'da yapılacak tesislere Süleyman Seba 'nın adının verilmesinin gündeme geldiği bugünlerde... Cem Papila Aslında hakem yazısı yazmayı pek sevmem... Onları eleştirmeyi de... Bilirsiniz bir anda karar verirler. Artık doğru - yanlış... Yeter ki, dürüst olsunlar. Bir de "Ben neymişim yahu?" demesinler. Bu ikincisi, birincisinden de tehlikeli. İnsanız çünkü. Toplumda biraz tanındık mı kendimizi bir şeyler sanırız. O zaman, "Ben bir şeyim, kimse önümde durmasın, ben istersem şöyle olur, böyle olurlara" kapılıveririz. İş işten geçmiş olur ve büyük tehlikeler oluştururuz. Temizlenmeyiz de, gerçek olgunluğa da ulaşamayız. Geçen yıl Samsunspor maçında Beşiktaş'ı kırmızı kartlarla saf dışı bırakan Papila, şimdi G.Saray - F.Bahçe maçı sebebiyle okların hedefi. Aslına bakarsanız, her büyük maçı yönetecek hakem kadar hata yaptı. Kim olursa olsun, böyle maçlardan sonra tertemiz maç da yönetse kaybeden tarafından mutlaka ipe çekilir. Adet bu... O zaman demiştik ki, Papila havaya girmiş, büyükleri tarafından seminerlerde şişirilmiş, "Çıkarsın, aslan gibi maçını yönetirsin, sen sahanın kralısın. Kartını da gösterir, adamı da atarsın." "Yapma Papila, sen kendini geliştir, bunun yolu budur" diye, uyarmaya çalışmıştık. Tabi ki, bize alındı. Yolunu tıkadığımızı sandı. Oysa bugün hakemliğini tartışıyorlar... Asıl bunlara kulak asmamalı Cem Papila. O genç bir hakem ve geleceği iyi görünüyor. Ne kadar kendi kişiliği ve özgüveni ile maç yönetirse...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.