Mustafa Denizli, Milli Takımlar Teknik Direktörü olduğu dönemlerde Bülent Korkmaz'a ünlü Rus futbolcu ile hem isminin bezemesinden, hem oyun karakterinden yola çıkarak "Baltaca" derdi. Korkmaz, yürekli ve kararlı bir kişilik Bülent. G.Saray'dan sessiz sedasız ayrılacağı günlerde Fatih Terim'le G.Saray'da yeniden hayat buldu. Ben onun kulübü ile ciddi bir sorun yaşadığını da hatırlamıyorum. Hatta kritik karşılaşmalarda seyircisine sahip çıktığı günler de o kadar uzak değil. Ne var ki; şu sıralarda kapalı tribünde yer alan bir grup taraftarı yönlendirdiği söyleniyor. Büyük G.Saray'ın büyük taraftarı da böylece her maç öncesinde Bülent'in yanı sıra bu yılki transfer çıkmazını da katarak yönetimi protesto ediyor. Ben önce Bülent'in taraftarı yönlendirmesine inanmıyorum. Sonrada G.Saray taraftarının yönlenmeye ihtiyacı olmadığını da biliyorum. G.Saray taraftarı, Türk futbolunun armada gemisi gibidir. Diğer takım taraftarlarına göre çok deneyimlidir. Bu taraftar Avrupa şampiyonluklarının öğretisinden bugünlere gelmiş bir taraftardır. Yakın geçmişte takımı nasıl havaya soktuğunu, futbolcusuyla birlikte pek çok maçı aldığını benim gibi herkes hatırlar... Şimdi bu taraftarın neyi yönlendirmeyi amaçladığı pek anlaşılmıyor. Yüksek borç yükü altındaki kulüpten neden transfer yapılmadığının hesabı soruluyorsa geç kalınmış bir soru değil mi bu? Sayın Canaydın ve Fatih Terim'in birlikte göreve geldikleri ilk yılda yapılan harcamaların boşa gittiğini kimse hatırlamıyor mu? Keyif vericidir şu futbol arenası... Arenanın içinde sadece güne bakılır. Bugün var mı? Var! Yok mu? Yok! Tekrar dönelim günün protestocularına... Hani az önce dedik ya G.Saray taraftarı olgundur, diğer takım taraftarından daha tecrübelidir diye... Dedik ama şimdi hiç de öyle görünmüyorlar. İşler iyi giderken takımın ve yönetimin yanında olmak varken, onlar protestocu oluverdiler. Bu tablo geçmişi olmayan, geleneği olmayan, günlük yaşayan taraftarlığı yansıtıyor. Ben böyle bir G.Saray taraftarı hatırlamıyorum.. Rıza hoca Sayın Çalımbay diyor ki, "Benim bulunduğum yerde ne yönetici ile, ne futbolcu ile, ne de benimle kimsenin arasında sorun olmaz..." Mesela bu sözleri Fatih Terim söylese hemen akla otorite gelir. "Ben varken burada böyle bir şey olamaz" gelir.. "Rıza Çalımbay'ınki bu türden mi?" diye bir an düşündüm.. Belki o bu havayı yansıtmak istedi. Ama bu Rıza hocanın tavrı asla değil. Ailton olayından sonra yaptığı bu açıklamadan ben "Sabırla, iyi niyetle, dostça bu meseleleri aşarım" anlamını algıladım. Zaten Rıza hocanın tavrı da bu, yapısı da.. Kim bilir, kendisini başarıya taşıyan da bu kimliği. Zor ve zahmetli bir yol ama, kalıcı sonuçları olan... Bizden pilot Formula 1'in Türkiye ayağı da atari oyunlarını gölgede bırakan görüntülerle geldi geçti. Yüzümüzün akıyla çıktığımız bu organizasyondan sonra benim aklıma hemen "Önde gelen pilotlarımız ne zaman Formula 1'de yer alır?" sorusu takıldı. Ünlü pilotlarla yapılan röportajları okurken dikkatimi çekti. En çok merak edilen soru mâlum. "Normal trafikte nasıl araba kullanırsınız?" Hemen hepsi aynı cevabı veriyorlar, "Dikkatli ve kurallara uyarız" diye.... Oysa bizde hepimiz dikkatsiz ve kurallara uymadan araç kullanıyoruz.. Şimdi dikkatli ve kurallara uygun araç kullananlar bu kategoride önde pilot olabiliyorlarsa, acaba dikkatsiz ve kuralsız araç kullananlar aynı düzeye gelebilir mi? Ben bu sorunun cevabını merak ediyorum. Bu mantıkla olmaz ama, bekleyip göreceğiz...