Hocalar nereye?

A -
A +

Şimdi Hagi ve Daum gidecek ve yerlerine yeni hocalar gelecek. Teknik adam atamalarında bazen bir sebep bulunur, çoğu zaman ise bir isim olsun da kim olursa olsun hesabı, büyük kulüplerin başına birisi getirilir. Gelen antrenör işi götürürse devam, başarısız olursa güle güle. Bu asla bir çözüm olmadı şimdiye kadar. Kalıp da işi başaran isimleri düşünürseniz Gordon Milne gibi bir kaç isim gelir hatırınıza? Kulüp yönetimlerinin bu konudaki düşüncesi genelde popülist yaklaşımlardır. Taraftarın hoşuna gitsin diye ünlenmiş isimler üzerinde dururlar. Mesela geçen yıl Beşiktaş'a Matthaeus gelecekti, olmadı. Ardından Del Bosque alındı. Biliyorsunuz, o da yarıda gitti. Neden Matthaeus, neden Del Bosque? Bu soruların cevapları hiç açıklanmaz. Çünkü cevabı yoktur. İsim olsun da ne olursa olsun. Oysa şimdi Rıza Çalımbay Beşiktaş'ı ikinci yarının en çok puan toplayan takımı yaptı. İşe getirilirken "öze dönüyoruz" gibi açıklamalar kullanıldı. Klasik açıklamalardır bunlar. Ne başı, ne de sonu bellidir. Aslında cuk diye oturmuştur Çalımbay takıma. Neden mi? Cevap kolay, çünkü Beşiktaş bir yıldızlar topluluğu değildir. Bu kadrolara dünyanın en büyük ismini getirin, Daum gibi, Del Bosque gibi arkalarına bakarak giderler. Onlar futbolcularına topa nasıl vurulacağını öğretemez. Onlar sadece taktik ve teknik olarak yıldızlar topululuğunun başında bulunur. Şimdi açmaz şurada. Bizim büyüklerin "Biz küçük kulübüz" deme şansları yok. Bir kere onlar büyük kulüp oluşturmak için başa gelirler, öyle misyon edinmişlerdir. Nasıl olur da Şenol Güneş ile, Ziya Doğan ile, Samet Aybaba ve pek çoklarıyla çalışsınlar? Bu olacak şey değildir onlar için. Olayın diğer yüzüne bakarsanız, ünlü isimler giderken gerçekleri fısıldayıverirler. İşte Daum son basın toplantısında "Gelecek hoca da bir şey yapamaz" dedi. Giderken Del Bosque de buna benzer bir açıklama yapmamış mıydı? Demişti ki "Beşiktaş bu ligde Fener, Galatasaray, Trabzon'un ardından ancak dördüncü olur!" Şimdi sokakta herkes konuşuyor, "Fenerbahçe'nin kanatları ve savunması yok" diye. Yine herkes söyleniyor, "Galatasaray ihtiyar, para yok, Hagi ile idare ediyor" diye. Beşiktaş da öyle... Le Guen gelse ne olur, gelmese ne olur? Böyle isimler büyük kulüplerde parıldar. Çünkü o takımların bütün hatları iyi futbolcularla doludur. Onları organize etmek o zaman Le Guen'lere düşer. Yoksa Daum veya Del Bosque gibi, giderken futbolculardan yakınıp, evlerinin yollarını tutarlar. Şimdi doğru olan, gelecek yıl büyük kulüplerimizin stratejilerinin belirlenmesidir. Bunlar şimdiden açıklanmalı, kamuoyu da ona göre bir yargıya varmalı. Şimdiye kadar bunu yapan olmadı. Birazcık Rıza hoca bir şeyler mırıldanıyor. Tabii lâfı çok uzatırsa ona da sus deyiverirler. Siz siz olun, yerine oturmamış isimlerle avunmayın, cilaya bakmayın. Takımın yüzde kaçı çalışıyor, ona bakın. Hem de Şampiyonlar Ligi için. Galatasaray kazanırsa Kupa finalinden sonra Galatasaray bir daha Fener'i yenerse hiçbir şey olmaz. Fenerbahçe yine şampiyon olur. Geçen hafta yazmıştık. Bizim futbol kantarında çaylaklıkla profesyonellik alt başı gider. Onun için 4 puan fark önem taşır sadece. Siz hiç bu büyük takımların iki haftada 4 puan kaybettiğini gördünüz mü? Görmüşünüzdür tabii, ama binde bir. Radyolardan haber ulaşıyor ulaşıyor, Ankara'da gol diye. İstanbul'daki şaşırıyor. İstanbul'dan gol haberi geliyor, Ankara'daki şaşırıyor. Böyledir bizde profesyonellik. Radyodan duydun mu haberi, başlarsın titremeye. Eğer Galatasaray yenilirse ne olur? Bakarsın Trabzon da titrer. Onun için severim ligin son haftalarını. Hani büyük ve profesyoneliz ya...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.