Bizim Maltepe Üniversitesi'nde öğrenciler konuşuyor; "F.Bahçe Rüştü'yü satıp, Pancu'yu kaleci olarak transfer edecek" diye... Espri güzel. Bu transferi ballandıra ballandıra anlatan Beşiktaşlı öğrenciler karşısında Fenerliler sus pus. Beşiktaş Kulübü de 1 numaralı Pancu formalarını pazarlarken espriyi elden bırakmıyor. Yüzde 34 indirim yaptık diye pazarlamayı alevlendiriyor. F.Bahçe 3, Beşiktaş 4 ya... 3'le 4'ü yan yana getirmişler. F.Bahçeliler sinirden kaskatı tabii. Böyle bir maçın rövanşını almak zor. Bu maçta meydana gelen dramatik olayları bir kere daha yaşamak zor. Kaleci atılacak, F.Bahçe 10 kişi kalacak, üç oyuncu değiştirme hakkı olmayacak, bir futbolcusu kaleye geçecek ve Beşiktaş'ı İnönü'de 4-3 yenecek. Zor ki zor. F.Bahçeliler için geriye dişlerini sıkıp susmak kalıyor. Zamanla acılar geçer. Ne yapalım, bekleyecekler. Alkışlar Aziz Yıldırım'a Biraz da güzellikleri görelim... Futbolda ruh kurtarıcı olayları gündem edip, ardından gelen felâketler karşısında, bir yandan el ovuşturup bir yandan, "Ne olacak bu iş?" diyerek medyacılık yapmayalım. Geçen pazar oynanan F.Bahçe - Beşiktaş maçından alınacak pek çok ders var. Babasının mesleğini sözde küçümseyerek, Rıza Çalımbay'ı moral olarak yıkmak isteyen anlayışlardan tutun, galip gelen Beşiktaş'a alkış tutan binlerce F.Bahçeli'ye kadar... Dün akşam Aziz Yıldırım, Rıza Çalımbay'dan özür dilerken ne kadar üzüntülü ise, Beşiktaş'a alkış tutan F.Bahçeliler'in medyada yer almamasından da o kadar kırgın... Gerçekten futbolun özellikle son yıllarda içine düştüğü karanlıkta F.Bahçeliler'in alkışları bir umut ışığı gibi, bir flaş gibi patladı. Bizlerse bunu es geçiyoruz. Yazık oluyor. Cinayetlerden, küfürlerden, saldırganlıklardan başımızı alamadığımız günlerde, neden bir pırıltıyı göz ardı ediyoruz? Anlamıyorum. Daha önceleri de yazmıştım. İskoçya Dundee'de oynanan UEFA Kupası final maçında, rakibi Göteborg'a yenilen Dundee United'ın taraftarının, kupayı kaybetmiş takımlarını ayakta alkışlarken, "İşte taraftar bu" dedirten görüntülerini ülkemde hâyâl bile edemezken, daha da ilerisini yapan F.Bahçeli taraftarlar neden yeterince desteklenmez? İşte bunu anlamıyorum. Güzelliklere ulaşmak buradan geçiyor, iyiyi alkışlamaktan geçiyor. Ama bakıyoruz kötüye yönlenen popülist olaylar daha çok ilgimizi çekiyor. Neden? Yıllardır buna alıştırdığımız insanımızı kaybetmek istemiyoruz. Onların ilgisini yitirip izlenemeyeceğimizi sanıyoruz. Bu yanılgılar girdabında F.Bahçe Başkanı çıkıp, bir gerçeği vurguluyor, bir doğruyu işaret ediyor. Umarım yanında kendisini anlayacak birilerini bulur. Bulamasa da yoluna devam etmeli. Çünkü o F.Bahçe Kulübü Başkanı, çünkü o milyonlarca F.Bahçeli'nin başkanı, çünkü o bu kariyerle zorlukların üstesinden gelebilecek güçte. Biz kendisine alkış tutuyoruz. Yolu açık olsun. Cordoba nasıl penaltı yaptı? Bu kadar olur. Ben olayı "penaltı mı değil mi" diye tartışmıyorum. Cordoba'nın penaltıyı nasıl başardığını hâlâ düşünüyorum. Tuncay kalenin önünde çapraz koşuyla top önünde gidiyor. Arkasında Koray. Top giderek kaleden uzaklaşıyor. Tuncay o topu tutacak, dönecek, rakipleri fırsat verirse onlardan sıyrılacak, golü atacak, ya da pasını verecek. Ölme de yanında yat. Bu durumda sen çık kaleden, Tuncay'a arkadan yetiş, ayaklarına bir plonjon, top dışarıda, Tuncay yerde, hakemin işareti de penaltı noktasında... Bunlar yetmiyormuş gibi sonradan yaptıkları... Dostlarla konuşuyoruz. "Maçın heyecanı" falan diyorlar. Benim aklım basmıyor. Sen Beşiktaş gibi bir takımın kalecisi olacaksın, yılda şu kadar kazanacaksın, en önemlisi ben bir profesyonelim diyeceksin, sonra da bu penaltıyı yapıp, ardından kırmızı kart göreceksin. Yok böyle bir şey. Eğer varsa herkes kaleci olur...