Kazılan kuyular

A -
A +

Eskilerde dudaklar gül yaprağının kıvrımlarına benzetilirdi. Düşünün bir zamanların şairlerini... Sevgilisinin dudaklarını benzetebilmek için nice zihin cimnastikleri yaptıklarını... Kolay değil elbette sevdiği insana seslenebilmek. Onun için düşler kuracak, ona yaklaşabilmenin en hassas yollarını arayacak ve seslenecek. Şimdi sevgiliye seslenen bir pop müzik parçasında "Köfte dudaklarını" diyor... Nazan Öncel'in bu yaza girerken bizlere sunduğu albümden bu köfte dudaklar. Oysa albüm mükemmeldi. Sanatçının yorumu da öyle... Hatta bu yaza damgasını vurdu Öncel'in şarkıları. Gül yaprağı kıvrımlarından, köftelere benzetilen sevgili dudaklarına... Nerelerden nerelere?.. Geçenlerde televizyon kanalları içinde dolaşıyoruz... Programlardan birinde konuk koltuklarından biri boş. Davetli, daveti reddetmiş. Sunucu kızıyor, programına katılmadığı için davetliye "Kafayı üşütmüş" diyor. Zaman girdabının içinde kaybolan estetik ve inceliklerin nasıl öğütüldüğüne bir kez daha tanık oluyoruz... Oysa "kafayı üşütenin" isminin önünde "Prof." unvanı var. Programın yayınlandığı kanalda mükemmel bir ekonomi programı yapıyor arkadaşlarıyla... Geçmişte bizleri gazetesindeki köşesinde sürekli eleştiren arkadaş da kanallardan birinde program yapıyor bugünlerde. Kendisi de bilir ya, eleştirilerinden ötürü en küçük bir ilişkimiz olmamıştır. Olamaz da... Çünkü kamuya kendini sundun mu, bütün sonuçlarına da katlanacaksın demektir. İşin kuralı bu. Eleştirmen de nasibini aldı söz konusu program sunucusundan. Kendini taklit ediyormuş... Düşündüm de, 80'li yılların sonunda bizlerin yaptığı spor programlarına ne kadar da benziyordu programı... Daha sonra bir başka programa rastlıyoruz... Spor konuşuluyor... Arkadaşlar, bir başka arkadaş için "Yalancı" diyor... Olmuyor, evet olmuyor... Sevgilinin köfte dudaklarından, kafayı üşütmelere... Taklitçilikten, yalancılıklara... İnsan kalitesinin bunca çabalara rağmen bu kadar küçülmesi kimseyi rahatsız etmiyor mu çağın hızla akıp giden sürecinde?.. Etmesine ediyor da farkında değil kendi kuyularını kazanlar... Bülent Korkmaz ve Alex Milli Takım Kaptanı Bülent, yaşlı olmasından dolayı takımda yer alamaması için "Küsmeye hakkım yok, ayrıca böyle bir lüksüm de yok" derken, Alex de uydurma haberlerle "F.Bahçe seyircisinin takıma olan sevgisinin sırtından" çıkar sağlandığını anlatıyor. İki futbolcunun açıklamaları neredeyse bizleri şaşırtıyor. Böylesine samimi yaklaşımlar unutuldu gitti. Bülent'in Hakan Şükür'e taş attığını düşünmüyorum. Kendisi hakkında hocasının kararlarına saygı gösterdiğini samimiyetle açıklarken, arkasından gelen gençlere de yol açtığını vurgulayarak bunu gösteriyor. Ayrıca böyle davranmakla, kendi kariyerine de en küçük bir gölge düşürmüyor. Alex'inki farkı... FB TV'de yaptığı açıklamada, yalan haber üzerine şaşırmış, aklı almamış... "F.Bahçe seyircisi üzerinden çıkar sağlamak" diye kendini ferahlatmaya çalıştı. Futbolcusunun düzeyi ve anlayışı ile medyasının anlayışının farkı farklı olduğu ülkemizde okuyuculara ve seyircilere Allah kolaylık versin diyorum. Alex'in dediği gibi herkes birbirinin sırtından çıkar sağlıyor. Nereye kadar bilemiyorum ama artık çanlar hepimiz için çalmıyor mu? Voleci Şeref 16 yaşında Beşiktaş'a gel, 99 golü vole ile at ve Beşiktaş'ın efsane isimlerinden ol. Hem de 20 yıl bu takımda oyna. Şu kısacık bir - iki cümle geçmişle bugünü anlatıveriyor. Futbol sürecinin nasıl değiştiğini, kulüpçülük ruhunun yılların arasında nasıl yok olduğunu titreyerek hissettik bu efsane ismin ölümüyle... Düşünürüm de, "Şimdiki paraya, bir başka deyişle profesyonelliğe yönelmiş anlayışlar mı, yoksa bedenini ve ruhunu takımına vermiş insanların ortaya koyduğu amatör ruh mu güzeldi?" diye. Sabahtan akşama bu konu tartışılabilir. Özellikle konu sporsa... Hep söyleriz, "spor motivasyondur" diye... O güzelim ruhunu oyuna katamazsan, o inancını sahaya yansıtamazsan, sonuç kocaman bir sıfır olur. Şeref Bey gibi insanlar geçmiş dönemlerde bunu başarmışlardı ve onun için efsane oldular. Şimdilerde ise bu itici gücün yerini para aldı. "Aynı şekilde sporcuyu motive ediyor mu?" sorusunun cevabını bir türlü bulamıyoruz. Bunu da herhalde zaman gösterecek. Eğer erken bir yargıya varmak gerekirse "Gönül bağının yerini para tutar mı?" sorusunun cevabını vermek gerekir. Bunun cevabı da elbette "hayır" olacaktır. Biz "Voleci Şeref"lerin son futbolcular olduğunu düşünüyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.