Milli Takım

A -
A +

Bu yazı yazılırken Kazakistan maçı henüz oynanmamış, olsun ben yine de Milli Takım'la ilgili yazacağım. Cümleye böyle başladık ama aslında "Türk futbolu nedir, ne değildir", onu anlatmaya çalışacağım. Milli Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal, Yunanistan maçından önce açıklamasında, "Sahanın her yerinde rakibe bastıracağız, onlara fırsat vermeyeceğiz, onlara boş alan bırakmayacağız" türünden konuşmalar yaptı... Düşüncelerini okuyunca aklıma ilk gelen şu oldu. Biz onlara sürekli baskı uygulayacaksak, bir başka anlayışla biz de kendimize boş alan bırakmayacağız gerçeği ortaya çıkıyordu. Oyun aynı Sayın Yanal'ın dediği gibi oldu. Yunan takımına bir santimetre kare yer kalmadı. Ne oldu? Sonuçta koca maç boyunca bir tek, ama bir tek bile pozisyonumuz olmadı. Aynı düşündüğüm gibi oldu. Modern futbolun bir dönemlerinden eğer birer fotoğraf bulursanız, topun peşinde en az 10 futbolcu görürsünüz. Yumak olmuş futbolculardır bunlar topun etrafında. Soruyorum, ne farkı vardı bizim takımın Yunanistan önünde bu görünüşten? Şimdi ben futbolumuz ilkeldir demiyorum. Demem o ki, Yunanistan için Ersun Yanal böyle bir oyunu tercih etmiştir, onu anlatmaya çalışıyorum. Evet Kazakistan maçı bu yazı yazılırken henüz oynanmamıştı. İnanıyorum ki bu maçtaki anlayışımız farklı yansıyacak. Bu satırlar okunurken bunun cevabını verebileceksiniz. "Eeee, ne olmuş?" diyebilirsiniz. Olanı şu. Bizim takımın kendine özgü oyun biçimi yok mu? İşte soru bu... Olay bu... Bizim takımın kendine özgü nasıl bir yapısı var? Şampiyonlar Ligi final maçında Milan'ın ilk yarıda oynadığı futbolu gördünüz. Oyun anlayışlarını adeta sahada bir ders verir gibi bize gösterdiler. Gözümüzün önünde öğretici bir resitaldi o... İkinci yarıda işler değişiverdi ama Milan o resitali sürdürmeye çalıştı... İşte anlatmaya çalıştığımız futbol anlayışı bu. Belli bir oyun anlayışın olacak ve onu en iyi şekilde uygulamaya çalışacaksın. Yenersin, yenilirsin, o ayrı... Bizim Sayın Yanal dönemindeki sıkıntımız bu. Rakibe göre futbol. Yok böyle bir şey. Sen düzenini kurarsın ve oynarsın. Hani "zor oyunu bozar" derler ya, işte onun gibi. Bir kere daha yazayım. Yunan maçı ile Kazak maçı farklıydı değil mi? Eğer cevaplarınız evet ise gerçekten işimiz zor... Hem de iflah olmaz biçimde zor. Oyunun boyutunu, puanları, golleri öne almadan yüceltecek bir anlayış arıyoruz. İşte büyük takım olmanın yolu buradan geçiyor. Varsa böyle bir anlayış, kimseye sözüm yok. Eğer yoksa, sözüm hepimize... Fenerbahçe'yi ciddiye almak "Yayın geliri puana, şampiyonluklara ve reytinglere göre dağıtılmalı" diyen F.Bahçe, şimdiki yayın geliri dağıtım düzeninin altına dinamiti koydu. Takımın 16 şampiyonluğu var. Bu durumda en fazla puana sahip ve en çok izlenen takım televizyondan... Şu sıralarda en pahalı transferi yapan F.Bahçe. Tesis bakımından yatırımları gerçekçi ve fazla. Bu nedenlerle de en fazla gidere sahip. Bir başka deyişle bütçesi en yüksek takım. Ayrıca son yıllarda G.Saray'ın yüksek başarılarına rağmen kendinden en çok söz ettirmeyi başaran kulüp. Bana göre Kulüpler Birliği'nden ayrılma düşüncelerinde de haklılar, yayın gelirinden en yüksek payı istemekte de... Eveleyip gevelemeden konuşmak lazım. Yayın yapacaksın, ilgiyi en çok üzerinde tutmayı başaracaksın, şampiyonlukları alacaksın, sonra da pasta paylaşılırken mevcuda rıza göstereceksin. Böyle bir şey olmaz. Herkes ne randıman veriyorsa o kadarına razı olacak. Hem F.Bahçe'nin istediği olursa, rekabet artmaz mı? Kulüpler daha çok çaba harcamaz mı daha çok kazanmak için? Rekabetin kuralıdır bu. Yayınlar parasızken hadi neyse kamu görevi falan denilirdi. Şimdi bunlar gerilerde kaldı. Ne kadar köfte, o kadar ekmek. Böyle zamanlarda şu söylemleri karşımızda buluruz: "O zaman F.Bahçe kendi başına liginde oynasın." Bir kere F.Bahçe böyle bir şey demiyor. Bir ölçüde herkes hakkını alsın istiyor. Hem ben size bir şey söyleyeyim mi?.. "Fener kendi başına oynasın" dediğinizde, inanın kendisine rakip de bulur, televizyon da bulur, ligini de kurar. Bunlar hep UEFA'da tartışıldı. Futbolun bugünkü yüzü zaten böyle bir gelişmenin bıçak sırtında. F.Bahçe'yi kulak verelim ve ciddiye alalım. Zor olacak Lig önümüzdeki sezona sorunlarla gidiyor. Gidiş bildiğimiz gidişlerden değil. Millet Meclisi Araştırma Komisyonu'nun şike çalışmaları, Fenerbahçe'nin gelir dağılımındaki çıkışı, yine Fenerbahçe'nin rakiplerine göre daha çok yatırım yapması. Levent Bıçakçı başkanlığındaki federasyonu sorunlar epeyce zorlayacak. Artık hamasi söylemlerle futbol da yürümüyor. Futbolseverler de renklerine bağlandıkları kulüplerden somut atılımlar bekliyor. Futbol seyircisi de gelişen şike olaylarından bıkmış, "Biz danışıklı dövüş mü seyredeceğiz?" diyor. Öyle görülüyor ki futbolumuz artık bir kırılma noktasında. Bu aşama ve yaşananlar bizi gerçek beklentilere taşıyacak gibi gözüküyor. Stadlardaki her türlü akortsuzluğa, şikeye, yönetimin beceriksizlerine artık herkes kulak veriyor, hem de ciddi bir şekilde. Onun için bu yıl zor olacak diyorum. Olacak ama bunları yaşayacağız gelecek için.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.