Şike iddialarından sonra eski, yeni hakem kapışmaları gırla gidiyor. Bir de bunlara teknik adamların kovulup kovulmadıklarını ekleyin geriye ne kaldı? Koskoca bir hiç... Hiçin tartışması olur mu? Olmaz tabi. Onun için kimse hiçle uğraşmaz. Peki neyle uğraşılır? Hakemle, şikeyle ve teknik adamla. Zaten futbola meraklı milyonlar da işi gücü bırakmış iddia oyunlarının peşindeler. Onlar da hiçi bir kenara bırakıp şike var mı? Maçın hakemi kim? Teknik direktör ne zaman gidiyor? Sorularının peşinde koşuşup duruyor üç kuruş kazanabilmek için.. Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu kararına bakın! Hukuk Kurulu raporunu inceleyerek, "Yaptırım olmaksızın soruşturma açılması F.Bahçe Kulübü'nün isteğine bırakılmış." Neden? Zaman aşımından. Vay vay vay, karara bak!.. "Yaptırım olmadan Fenerbahçe Kulübü'nün isteğiyle soruşturma açılabilmesine" zaten böyle bir karar yakışırdı şike olayına. Neresini tutsan elinde kalıyor. Bize de yakışıyor hani... Pazar akşamı Telegol programında hakem konuşmalarına bakın. "Sen kimsin? Düne kadar benim emrimde hakemdin. Seninle muhatap olmam." Çulcu böyle diyor. Kime? Eski arkadaşı Cem Papila'ya. Burada enfes bir mantık var, olayları açıklayan. Gelin yakalayalım. Ne diyor Çulcu, "Düne kadar benim emrimdeki hakemdi." Şimdi emrinde olduğuna göre Çulcu ne dediyse Papila yaptı. Sadece Papila mı? Hayır emrindeki diğer bütün hakemler. Böyle görüyor Çulcu hakemlik kurumunu. Yani sahada maç yönetenlerin hiç bir inisiyatifi yok. Siz kendinize göre maç falan yönetemezsiniz. Ben ne dersem o olur. İşte maç katliamını ifade eden en güzel söz budur; "Sen benim emrimdeki hakemsin." Benim emrimde teknik direktörler de var; Tigana. Gerets, Zico. Adamlar geldikleri günden beri gönderilip duruyorlar. Takımları galip gelince hocanın planı tutar, takım yenildi mi onun oyun anlayışı bize göre olmaz. Teknik direktör konusu örneklerini saymakla bitmez. Hele bizim yerlilerin durumu yürekler acısı. Futbolcudan ve futboldan hiç bahsedilmediğine göre şike, teknik direktör, hakem demek ki futbol heyecanının tâ kendisi oluyor. Oysa bunlar futbolun eskilerin deyimiyle, "Mütemmim unsurları" yani; tamamlayıcı unsurlar. Onun için millet olayın aslı dururken bu tamamlayıcı unsurlarla uğraşıyor. Çünkü para eden bu, çünkü bunlar sonuçları etkiliyor, çünkü kolay olan bu, çünkü gerçek başarıyı yakalama ve elde etmek zor, çünkü popülizm yapıp merdivenleri tırmanmak kolay. Mesela yıllarca hepimizin eleştirdiği, yerlerin dibine soktuğu İbrahim Üzülmez'den bahseden kimse yok. İbrahim futbol süreci içinde inanılmaz çıkışlar yaptı ki görmezden gelip duruyoruz. Hem futbolundaki bütün eksiklikleri giderdi, hem Beşiktaş'a kaptan oldu, hem de Milli Takımda yer aldı. Gidin sorun bakalım Üzülmez'e bunu nasıl başardın diye. Kim bilir sizlere neler anlatacak. Ne zorluklardan geçip nasıl çalıştığını söyleyecek. Ne yazık ki itibar görmeyecek bunların karşısında. Çünkü o ve onun gibi olanlar, futbolda mütemmim unsur değiller de onun için.