65.dakikada Del Bosque 'nin İbrahim Akın 'ı çıkarıp, yerine Juanfran 'ı alması bir fiyaskoydu. Zira, o dakikada yapılması gereken değişiklik Sergen 'in alınıp bir başka futbolcunun, A.Hassan veya Pancu 'nun oyuna girmesiydi. Çünkü İbrahim Akın her ne kadar çok önemli iki pozisyonu gole çeviremediyse de her an gol atabilecek nitelikte bir futbolcu. Bu bir. İkincisi yapılan yanlışlık, Beşiktaş'ın hücum gücünü azaltınca 65.dakikadan sonra rakip Standard Liege oyuna hakim oldu. Beşiktaş maça çok iyi başladı. Son Samsun maçından sonra Tümer ve Sergen ikilisinin bir arada oyunda yer alması ilk dakikalarda bir başka hava estirdi. Bu iki futbolcunun sürekli yan yana oynaması isteği motive etmişti bu futbolcuları. Nitekim, Tümer ilk dakikalarda bu motivasyonla mükemmel bir oyun oynarken, maçın kalan dakikalarında fazla etkili görünmedi. Sergen 'se, bildiğimiz klasik görüntüsündeydi. Ne var ki; takımı ayakta tutacak nitelikte bir oyun sergileyemedi. Okan 'ın attığı gol, bu futbolcunun mükemmel bir zekâ örneği sonucu geldi. İbrahim Akın' a adeta "Ben gole gidiyorum, topu yuvarla" dedi. Sonuçta da golü attı. "Üst seviye UEFA Kupası'nda Beşiktaş yeterli miydi?" sorusunun cevabını vermek zor. Çünkü takım oyunundan ziyade motivasyonla oluşan futbolu, süreç içinde dalgalanmalarla gerçekleşiyor. İstikrar var demek, oldukça zor. Her şeye rağmen alınan puan Beşiktaş için yeterli. Seyirciye gelince; cinayet olayından sonra medyada yapılan yayınları protesto etmeyi maça tercih ettiler. Bir başka ifadeyle, stad terörüne karşı yapılan girişimlere açıkça direndiler. İlgi çekici görüntüydü. Ne yazık ki, bu konuda bir haftadır yapılan yayın adeta boşa gitti.