Orta alanda uzun paslar

A -
A +

Futbolda orta alanı takım halinde uygun bir şekilde geçmek büyük bir beceri istiyor. Bu başarılırsa gol bölgelerinde sayısız pozisyon elde edip golü buluyorsunuz. Düşünelim bakalım, bunu kaç takım yaptı? Hiç biri... Eğer takımlar 3 - 5 - 2 veya 4 - 4 - 2 oynuyorlarsa vay seyredenlerin haline... Her iki sistemde de dikkat edin, en azından 8 veya 10 futbolcu bulunuyor orta sahada. Buna savunmadan ve hücum bölgelerinden gelenleri de katın... En az 12 futbolcu. Doğal olarak orta alanda kargaşa ve top kayıpları... Sonuç olarak göze hoş gelmeyen,daha da ötesi kısır bir futbol. Golü az... Bu taktik anlayışlarda bu bölgeden sonuca gitmek için çok kaliteli futbolcular gerekiyor. Sergen gibi... Teknik kapasitesi yüksek, rakibi küçük bir hareketle oyundan düşürecek yetenekli futbolcular... Çok yok bizim futbolumuzda böyle oyuncular... Onun için seyir zevki de pek olmuyor. "Teknik adamların buna bir çözüm bulması gerekmez mi?" diye hep düşündüm. Şu sıralarda umut verici çalışmalar sahaya yansıyor. Savunmadan uzun toplarla çıkmak ve orta alanda zaman kaybetmemek. Bu yüzden futbolda tempo çok yükseldi. Bunun yanı sıra gol pozisyonu sayısı da arttı. Bu uygulamaları özellikle Beşiktaş'ta ve Anadolu takımlarında görüyorum. Tabii bu anlayışlar futbolcu yapısını da değiştirecek. Orta alanda teknik kapasitesi yüksek futbolcu bulamayan ve üretemeyen futbol, bu defa hücum bölgesinde ikili mücadelelerde yüksek kapasiteli, aynı zamanda fizik üstünlüğü olan futbolcular oluşturmaya çalışacak. Bakalım başarabilecek miyiz, yoksa biçimsellikte mi kalacağız? Son günlerde orta alanı daha çok uzun toplarla geçmeyi uygulayan Beşiktaş bu konuda rakiplerinden şanslı görünüyor. Carew gibi yüksek kapasiteli bir futbolcuya sahip olan takımda ayrıca mücadeleci İbrahim Akın var. Orta alanda ise Okan'ın yıpratıcı pasları Beşiktaş'ın ayrı bir avantajı. Hatta şüphe ile baktığımız Ahmet Yıldırım yeni yaklaşımların uygun bir tipi. Kanatlarda Ali Güneş'in yükselen performansı ile daha çok savunma anlayışıyla oynayan İbrahim Üzülmez'in şimdiki rolü Beşiktaş'a üstünlük getiriyor. Yeni uygulamalar bana futbolda orta saha krizlerinin çözümleneceği umudu verdi. Bu devam ederse daha hoş ve zevkli futbol seyredeceğiz. Boğaz Köprüleri'nde sollama yapılır mı? Denizden yaklaşık 65 metre yükseklikte Boğaz Köprüleri. İki kıta arasında binlerce aracı durmaksızın o taraftan bu tarafa, bu taraftan o tarafa aktarır durur. Evimiz Rumeli tarafında, işimiz Anadolu yakasında. Biz de her gün gidip gelenlerdeniz iki kıta arasında... Yollar iyi ise, trafik yoksa, aslında muhteşemdir bu yolculuk. Bilirsiniz işte Boğaz'ın güzelliği, Üsküdar'ın bambaşkalığı, Beşiktaş'ın, Ortaköy'ün büyüleyici şehir yansımaları doyumsuzdur. Biz gelelim konumuza. Eğer Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden gidiyorsanız, önünüzdeki aracı şartlar uygunsa sollayabilirsiniz. Yok eğer Boğaziçi Köprüsü'nde iseniz, şartlar uygun olsa da, olmasa da önünüzdeki aracı sollayamazsınız. Neden mi?... FSM Köprüsü'nde yolun şeritleri kesik kesik, Boğaziçi Köprüsü'nde ise kesintisiz ve düz. Yani şerit değiştiremezsiniz. Hani düşündük ki, bu fark niye? Biri bize anlatsın istedik... Yeter artık Günlerden geçen pazar... Yer Kadıköy Bahariye Caddesi... Saat 15.00 suları. Hava güzel mi güzel... Üç zibidi keyifle gezen, hayatla bütünleşmiş binlerce insanın içinde yumruklaşıyor. Yetmiyor, küfürleşiyor. Zibidinin birinin kaşı patlamış, diğerine saldırıyor. Ortalık açılmış, 200 - 300 metrekarelik alan boşalmış, zibidilere kalmış. Hava güzel mi güzel. İnsanlar şaşkın mı şaşkın. Herkes kaçışıyor ve kuşkulu... Binanın birindeki dershanede gencecik öğrenciler tepede, zibidilerin kavgasına bakıyor. Ne garip "Vur, vur" diye tempo tutuyorlar. Gözlerimiz polis aradı, ama yok. Onlara sorsanız, "Herkesin başına polis mi dikeceğiz?" diyecekler. Tamam da, yok işte... Kimse müdahale edemiyor. Hepimiz vurdumduymaz olmuşuz. Yok yere başımıza bir iş gelir diye... O da ne? Birden bir ses yükseldi; "Kim bunlar, meydanı bunlara mı bırakacağız?" diye... Zibidinin birine bir tokat... Hepsi ortadan toz. Hırsını yenemedi sesin sahibi, bağırdı durdu hiç durmadan eşinin yanında "Yeter artık, yeter artık" diye diye... Ben duydum da sizlere de duyurayım dedim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.