Okan'ın G.Saraylı Okan veya Sergen'in Beşiktaşlı Sergen olup olmaması ile kulüp işletmelerinin arasında sıkı bir ilişki olduğu açıkça görülür. Zaman dilimlerini iyice yokladığımızda bu konu kolayca açıklık kazanıyor. 1970'li yıllara kadar farklı, 70'lerden 1990'lara kadar bir başka, 90'lardan bugünlere gelince bambaşka oluşumlar içinde olduğumuzu fark ediyoruz. Dikkat edilirse söz konusu tarihlerin Türkiye'nin gelişmesinde ve değişiminde önemli kilometre taşları olduğu anlaşılır. 70'li yıllara kadar futbol kulüplerinin öylesine parayla pulla pek alakaları yoktu. Küçücük paralarla veya altyapılardan gelen futbolcularla oluşan kadrolarda, özellikle büyük takımlar arasında transfer hikâyeleri yaşanmazdı. O zaman Recep Beşiktaşlı, Metin Oktay G.Saraylı, Naci Fenerli olarak anılır ve değer kazanırlardı. 90'lı yıllara gelinirken ülke ekonomisindeki gelişmeler transfer paralarını yükseltip futbolcular için konunun bir meslek, bir geçim kaynağı olduğu yıllar oldu. Bunun sonunda büyük takımlar arasında gerçekleşen transferler yadırgandı. Sonraları "ehhh olabilire" gelindi. Şimdilerde ise böyle transferler olağan karşılanırken, bazen iş olsun diye popülizm yapılarak eski maneviyatlardan medet umuluyor. Mesela Yıldırım Demirören, Tümer için "O F.Bahçeli Tümer de" olamaz derken, Sergen'le ilgili olarak, "Her aşk gibi Sergen aşkı da bitti" diyebiliyor. Görebiliyor musunuz kıvırtmaları? İşine gelince öyle, gelmeyince böyle. Oysa futbolcular böyle düşünmüyorlar artık. Önemli bir transferin servet olduğunu biliyorlar ve işi kuralına göre oynamak istiyorlar. Günümüzde buna herkes alıştı. Yöneticilerin zevahiri kurtarma çabalarına kimse yüz vermiyor. Okan Buruk'un Beşiktaşlı veya G.Saraylı olması da kimseyi ilgilendirmiyor aslında. Eğer 1970'lerden önce olsaydı tamam. Şimdi ise havanda su dövmektir bu. Asıl olan, olayın yöneticiler tarafından popülist mantıklarla çıkarlarını ve beceriksizliklerini örtme olayı. Dürüst olup veya olmayıp, takımlarını nasıl yönettikleri konusu. Türkiye çağları kısa sürede bir bir devirirken, kendi işlerinde bu akışlara süratle ayak uyduran kulüp başkanları, neden yönettikleri takımlarda çağa ayak uyduramazlar? İşte anlaşılmayan budur aslında... Milyonlarca dolar borç batağında kıvranan kulüpler, bu yöneticilerle neden düzlüğe çıkamazlar kimse bilemez bunu... Gerçekte sizler de merak etmezsiniz ya yazalım dedik işte. Yeter ki, bizim takıma gol olmasın...