Muğla Üniversitesi'nce Marmaris Hisarönü'nde düzenlenen ve geçen hafta içinde gerçekleşen bir toplantı vardı. Biz de Maltepe Üniversitesi olarak bu toplantıya katıldık. Spor denince genelde futbolun anlaşıldığı ülkemizde, üniversitelerin de sporun gerçek anlamı üzerinde ne büyük çabalar harcadıklarını bu toplantıda gördük. 30'a yakın üniversite temsilcilerinin katıldığı toplantının konusu doğa sporlarıydı. Özellikle beden eğitimi kökenli üniversite temsilcilerinin spor için ne kadar hırslı olduklarını, öğrencilerine en küçük bir katkıda bulunmak için ne büyük özverilerde bulunduklarını bir kere daha anladık. Üniversite denilince bir gençlik potansiyeli hemen aklımıza geliyor. Bu potansiyelin asıl amacının eğitim olduğunu da tabii ki biliyoruz. Ne var ki, gençlikleriyle birlikte bu gelecek kuşakların spor yapma arzusunun da ne büyük olduğunun yakın tanıklarındanız. Sorun, öğretimle spor arasındaki dengeyi kurabilmek olarak ortaya çıkıyor. Bu kurulamıyor. Kurulması için karşılıklı fedakârlıklar gerekiyor. Bunun dışında üniversite yöneticilerinin spora nasıl baktıkları ikinci bir sorun olarak karşımızda duruyor. Hisarönü toplantısının amacı doğa sporlarıydı. Burada ilgimizi çeken Fransız UCPA Örgütü'nün yapılanmasıydı. Örgüt 50'ye yakın Fransız spor federasyonlarının desteğiyle ortaya çıkmış. Önceleri Fransa içinde, sonraları da Türkiye'de gerçekleştirdiği tesislerle Fransız gençliğine hizmet etmiş. UCPA'nın Türkiye'deki partneri Kirkit Turizm. Şirketin Genel Müdürü Ahmet Bey, UCPA'yla işbirliği içinde Türk gençlerine de çok uygun fiyatlarla hizmet vermeyi amaçladıklarını söylüyor. Örneğin Hisarönü'ndeki tesislerde yaklaşık haftada 300 milyon gibi bir ücretle üniversite öğrencilerine su kayağı, katamaran, yelken, bisiklet gibi dallarda hizmet vermeyi amaçladıklarını anlatıyor. Muğla Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Şener Oktik ve BESYO Müdürü Prof.Dr. Erdal Zorba konuyu iyi yakalamışlar. Genelde malzeme sıkıntısı çeken üniversiteler, her imkânı kendi yörelerinde bulamayan üniversiteler bu konuda yapılanmış özel ve resmi kuruluşlarla işbirliği yapabilirler. Yazımızdaki örnek doğrultusunda su sporlarını seven ve arzulayan gençler küçük olanaklarla bu zincirlemeden faydalanabilirler. Sporun yaygınlaşması ve sevilmesinin en önemli boyutu eğlemsel olarak bunlara katılmakla gerçekleşir. Bu bakımdan Hisarönü'ndeki toplantı üniversitelere spor bakışında yeni bir pencere oluştu. BJK Televizyonu Nihayet Beşiktaş da televizyonunu kurdu. Başarılar diliyoruz. Televizyon yayıncılığı çok pahalı ve zor bir uğraşıdır. Hele böyle bir takım adına televizyon kurdunuz mu, artık ondan kâr etmeyi düşünmeyeceksiniz. Kendi televizyonunda kulüplerin performansını artırıcı, moral güçleri yükseltici yayınlar gerçekleşebilir. Buraya kadar masumane bir düşünce. Oysa bu televizyonlar gelecek için kulüplerin ve taraftarların hem gelir kaynağı, hem de onur yapıları olabilir. Nasıl mı? Özellikle F.Bahçe, Beşiktaş ve G.Saray gibi kulüpler kendi televizyonlarıyla, kendi yayınlarını taraftarlarına ulaştırabilirler. Bir başka deyişle Futbol Federasyonu'nun bugün organize ettiği yayın haklarıyla ilgili mevzuatı kendi konumlarına kulüpler çevirebilir. Şimdilik erken görünüyor. Ancak gelecekte neden olmasın. Beşiktaş televizyonuna yayın hayatında üstün başarılar diliyoruz. Acul Beşiktaş! Spor medyasının toleransına bu defa alkış tutuyoruz. Neden mi? Del Bosque ve Beşiktaş'a 3.5 ay tolerans tanıdıkları için. Bu gerçekten önemli bir tolerans. Futbol biliyorsunuz bizde sonuçla değerlendirilir. O gün insanı ipe götürüverirler. Ancak Del Bosque ve takımı bugün ipe götürülüyor. Bu kötü gidişin bir tek sorumlusu var. Yönetim.. Milyonlarca dolar para harcayacaksınız ve Beşiktaş gibi bir takımı yönlendireceksiniz. Bunu şakaya gelir tarafı olmaz. Milyonlarca taraftarı olan ve bu taraftarların yüksek beklentileri içinde bir takımı kurmak ve oluşturmak aceleye gelmez. Problem başkanlık seçimlerine dayanıyor. Seçilebilmek uğruna acele alınmış kararlar, acele yapılmış transferler ve bunların allanıp, pullanıp Beşiktaşlı taraftarlara sunulması... F.Bahçe'de Aziz Yıldırım'ın senelerdir süren yönetiminde görüyorum ki, takım ancak oluşuyor. Yıldırım ve ekibi şimdi ancak geleceğe güvenle bakıyorlar. Kaybolmuş bir şey yok. Kısa dönemde Beşiktaş'ın çıkış yapabileceği bir oluşum gerçekleştirmek var şimdi sırada. Bu da futbolcuların kalitesi ne olursa olsun Beşiktaş'ı takım yapabilmek. Del Bosque'nin sırtındaki en ağır yük bu. Onun becerileri eğer Beşiktaş'ı yetersiz futbolcularına rağmen takım yapabilirse, sadece milyonlarca Beşiktaşlı'ya umut dağıtılır bu yıl için. Yönetim bu konuda sorumludur dedik. Onlara düşen de sadece susmak olmalı.