Futbol maçlarını yönetecek hakemler için dilediğiniz yasal düzenlemeyi yapın, hiçbir sonuç alamazsınız. Bu tedavisi olmayan bir yapılanma gibi bildim bileli karşımızda durur. Sayın Bakan M. Ali Şahin, çok iyi niyetle yeni Futbol Federasyonu yasasını süratle çıkarmaya çalışıyor, danışıyor sonuca varmak istiyor. Ne yaparsa yapsın bu da yetersiz kalacak. Yazının girişine bakıp da hakemlerimizi karalamak değil amacımız. Sistemden söz etmek istiyorum. Bugüne kadar gerçekleşen uygulamalarda görüntü Futbol Federasyonu Başkanı'na ilişki ve duygusal olarak bağlı Merkez Hakem Kurulu Başkanı, ona da bağlı olan bu kurulun üyeleri ve hakemleri. Dikkat ederseniz yasal bir ilişkiden söz etmiyorum. Bu kurullar kimi zaman devlete bağımlı, kimi zaman özerk olarak çalıştı. Soruyorum; bu uygulamalarda ne oldu? Kocaman bir hiç. Yıllardır gözlemlerimde açıkça şunu gördüm, Merkez Hakem Kurulu Başkanı hakemler üzerinde adeta bir faşist uygulamasıyla görev yapar. Bir başka deyişle hakemlerin ve kurullarının başkana en küçük bir itirazları olamaz. Bırakın itirazı, teklifleri ve iyi niyetli düşünceleri bile söz konusu değildir. Bu Merkez Hakem Kurulu'nun yurt çapındaki bütün örgütlerinde aynen dediğim gibi uygulanır. İsterseniz ilgili ilgisiz herkes bunu gözlemlesin, aksini iddia edenler varsa biz buradayız. Bundan ne çıkar? Şu çıkar: Hakemlerin karar ve davranışlarını belirleyecek iki kişi vardır. Birisi Futbol Federasyonu Başkanı, diğeri de Merkez Hakem Kurulu Başkanı. Sonra biz bu hakemleri yönetiyoruz, yetiştiriyoruz, eğitiyoruz diye caka ve çalım üzerine sistem yürür gider. Böyle bir yapılanmada mükemmel bir hakemi yetiştirmek mümkün mü? Mümkün değil. Böyle devam ederse olamaz da. İspat mı istiyorsunuz? Milli Takımlarımız dünyanın en büyük organizasyonlarında mücadele ederken hakemlerimiz nerede? Onlar medya kazanının içinde yer alan birer oyuncak gibiler. Bu yapılanmanın belini kırmak için bir tek yol var. Siz seçimle gelen bu kurulların demokratik olduğuna asla inanmayın. Biçimsel bir demokratikliğin içinde inanılmaz bir despotluğun yaşandığı bir sistemdir bu. Bunu kırabilecek gerçek demokratik çözümler bulmak zorundayız. Birincisi; biçimsel olarak Futbol Federasyonu'na bağımlı da olsa hiçbir şekilde federasyonun yetki alanında olmamalıdır Merkez Hakem Kurulu. İkincisi de; MHK Başkanı'nın idari yetkilerinin dışındaki bütün yetkileri, oluşturulacak bir sistemle hakemlerin üzerinden kaldırılmalıdır. MHK başkan ve yönetiminin görev - yetkileri yeniden düzenlenirken başkana ait haklar, mutlaka yönetim kurul üyelerine dağıtılmalı, hakem eğitim ve görevleriyle ilgili kararlar eşit bir şekilde dağıtılmış üyelerce verilmelidir. Ne kadar acı ki, seçimle gelinse de "Demokles'in Kılıcı"nı başında hisseden hakemler huzur bulamaz. Ve oyuncak olmaya devam ederler. F.Bahçe'yi kim şampiyon yaptı? Fenerbahçe'yi kutluyoruz. Ligin son haftaları gelince her yıl çeşitli dedikodular ortalığı kaplar. Ergun Gürsoy ve Hakan Şükür "Gönlümüz Trabzonspor'un şampiyon olmasını" istiyoruz dediler ya, hemen yorumlar geldi: G.Saray, Trabzonspor'a puan verecek. Tam tersi oldu. G.Saray, Trabzonspor'u yendi. Bu defa G.Saray cephesinden cılız sesler yükseldi: "F.Bahçe'yi biz şampiyon yaptık." F.Bahçeliler'in cevabı çok güçlü idi tabii: "Daha önümüzde 1 hafta var, söke söke şampiyonluğu alırdık." Futbolda ne söylersek oluyor. Hem de çok güzel oluyor. Herhalde yapısında bu var. F.Bahçe'yi bir kere daha kutluyoruz. Bravo Trabzonspor Bordo-mavililer bir kupa aldılar ve ayrıca Şampiyonlar Ligi'ne katılmayı garantilediler. Onlara da tebrikler. Söyleyeceğimiz başka bir şey var. Bu Trabzonspor "keskin sirke küpüne zarar verirmiş" örneği senelerce kendisini yaralayıp durdu. Oysa bu yılki başarıları Trabzonspor için bir örnek olmalı. Kendi kendilerini acımasız bir şeklide yok etmelerini önlemeli. Trabzonspor'un neredeyse Trabzonsporlular'dan başka düşmanı yok. Başarısız dönemler, kulübü temelden sarsacak olaylar değildir.