1. Dünya Harbine nasıl ve nereden girdik?

A -
A +

1914'te Birinci Dünya Harbine girişimiz. Bugünlerde Irak'ta açılabilecek bir İkinci Cephe'ye katılmamız söz konusu edildiğinde bazıları tarafından gündeme getirilmekte. Osmanlı Türk Devleti'nin Birinci Dünya Harbine, Almanların oyununa gelerek. İttihat ve Terakki hükümeti'nin ve özellikle Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın gafleti (Çetin Altan'ın diline doladığı gibi ihaneti) yüzünden girdiğimiz, bazıları tarafından hep yazılmış ve söylenmiştir. Ancak olay, doğruları ve yanlışları ile, o kadar tek düze ve basit değildir. Eğer olay bir misal teşkil edecekse, bütün boyutları ile ortaya konulmalıdır. Doğrular Doğrular: Şöyle özetlenebilir: Harbe girişimizde, Almanların baskıları ve oyunları olduğu, Akdeniz'de İngiliz donanmasından kaçan Goeben ve Breslau zırhlılarının. Türk bayrağı çekerek Boğazlardan geçip Karadeniz'deki Rus limanlarını topa tutmalarının bir emrivaki olduğu doğrudur. Bu olay sonucu Almanlar tarafında girdiğimiz savaşta, onlarla birlikte yenildiğimiz ve bunun neticesi Osmanlı İmparatorluğunun da sonunun geldiği de hakikattır. Merhum Enver Paşa'nın da aşırı atılgan, bazılarına göre maceraperest olduğu, Sultan Reşad'ın "Delidir Enver yapar" sözlerinden de bellidir. Sarıkamış'ta binlerce insanımızın heba olmasına da Enver Paşa'nın yanlışları sebeb olmuştur. Mustafa Kemal de, Enver Paşa'nın milleti pahasına maceraperstliğini başındansonuna kadar tenkid etmişti. Ne var ki merhum Enver Paşa, milliyetçi ve vatanperver bir kişi idi. Yanlışlarını da bu gayeler uğruna yapmıştı. Günahlarının kefaretini de Orta Asyada elinde kılıç Kızılordu mitralyözüne karşı saldırırken şehit olup ödedi.. Yanlışlar Harbe girişimiz konusundaki yanlışlara gelince. Harbe sadece emri vaki ve Enver Paşa'nın, Cemal Paşa'nın, Sait Halim Paşa'nın gafletleri neticesinde girmedik. Bir bakıma o günün koşul ve olayları içinde, Müttefiklerin tutumları sonucu, başka seçenek de kalmamıştı. O günün şartları içinde, belki de bir kumar oynamak da söz konusu idi. "Milletin devletin sırtından kumar olur mu?" diyeceksiniz ama dış pşolitikada ve hele savaş söz konusu olunca kumar oynanması gerekebiliyor. O günün şartları ve hesapları içinde neticede Müttefiklerin ve Rusya'nın mağlup olmaları, buna karşılık Alman tarafının kazanması da % 50 mümkün görünüyordu. Müttefikler ve Rusya kazanırsa, Osmanlı Devleti bitaraf kalmış olsa bile Osmanlı İmparatorluğu rahat bırakılmayacak ve sonra ortaya çıkan gizli anlaşma belgelerine göre, muhakkak Türkiye'nin sırtından, Ruslara toprak ve tavizler verilecekti. Almanya kazansa idi, Almanlara da tam itimat caiz olmasa bile, Orta Asyadaki emellerimizin tahakkuku ve Orta Doğuda İmparatorluğu korumak mümkün olabilecekti. Yani "KUMAR" O kadar hesapsız ve sebepsiz de değildi. Unutulan gerçek Unutulan, unutturulan bir tarihi hakikat de var: Çarlık Rusya'sına ittifaklarla ve Osmanlı İmparatorluğu aleyhindeki bazı gizli anlaşmalarla bağlanmış olan Müttefikler -İngiltere ve Fransa- Osmanlı devletini dışlamaya başından kararlı idiler. Zaten "Hasta Adamın" muhakkak yakında ölecegi düşüncesiyle İmparatorluktaki bütün etnik bölücü akımları fiilen destekliyorlardı.. İttihat ve Terakki hükümetinde kendilerine taraftar ve meyyal, Maliye Nazırı Cavit bey, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, sonuna kadar onlara yanaşmaya çalıştılar. Winston Churchill, Cavit Bey'in ittifak teklifini açıkça reddetti. Fransızlar aynı çabaları Paris'e kadar gidip gösteren Cemal Paşa'yı adeta istiskal ettiler. Fakat bir olay tüy dikti: İngiltere hükümeti, paraları halkın ianeleri ile toplanmış ve ödenmiş, İngiliz tezgahlarında inşaatı tamamlanmış, Sultan Osman ve Reşadiye adları verilmiş iki dretnot savaş gemimize, Büyük Harp patlayınca, gemileri teslim alacak mürettebat Portsmut limanında beklerken, Akdeniz'deki kuvvet dengesi mülahazaları ile başka hiç mazeret göstermeden el koydular. Böylelikle Cavit Bey ve Cemal Paşa'nın gayretleri akamete uğradı ve İngiltere'nin olumsuz tavırlarına karşılık, bizi kendi taraflarına almak isteyen Almanların işleri kolaylaştı. İki zırhlıyı kaybeden halkımız, Alman Goeben ve Breslau gemilerinin Türk bayrakları Yavuz ve Midilli olarak "kazanılmasını" sevinçle karşıladı ve bizi savaşa sokan oldu-bittiye karşı tepki gösterilmedi. Bunları özetleyerek anlattım. Amerika'da, İngilizce yayınlanmış TÜRKİYE ve DÜNYA adlı kitabımda belgeleri var!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.