19 Mayıs 1919 ve "bir avuç bayat leblebi"

A -
A +

Bir 19 Mayıs'ı daha geride bıraktık. Şenliklerin üzerine, düşen iki CASA uçağındaki seçme 35 gencimizin matemi çöktü. Birkaç yıldır bildiğimiz kadar CASA'larda önemli bir kaza kaydedilmediği halde, iki yıl önce Kayseri'deki kıyımdan sonra iki uçağın bir gün ara ile düşmesi tesadüf mü idi, yoksa ihmaller zincirinin neticesi mi? Herhalde derinlemesine araştırılması ve bütün açıklığı ile ortaya çıkarılması gereken bir konu! Yapılmazsa, şom ağızlılar, TSK'yı hırpalamak için fırsat arayanlar, türlü dedikodularla olayı doğru perspektiflerinden çıkaracaklar, ağızlarına sakız yapacaklardır. Ve Ondokuz Mayıs Bunları yazdıktan sonra l9 Mayıs'a, Mustafa Kemal'in ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin başlangıç noktasına dönmek istiyorum... O başlangıç noktasını ve önce Sivas'a sonra Ankara'ya uzanan macerasını, Bandırma Vapuru'nda Mustafa Kemal'lin maiyetinde bulunan, O'nun Emir Subayı, babamın kardeş çocuğu ve yanında büyüdüğüm Üsteğmen Muzaffer Kılıç'tan ilk ağızdan defalarca dinlemişimdir. Ve bunun için de Milli Mücadele benliğime işlenmiştir: Efsanevidir ama efsane değildir! Mustafa Kemal'in sonra Büyük Nutkundaki, "1919 senesi Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım.. Vaziyet ve manzarayı umumiye..." cümlesiyle başlayan giriş bölümünde çizilen tablo da efsane değil, gerçekti. Ancak bundan sonra en ağır şartlara rağmen, başarılanlar gerçekten efsanevi idi. Bizim kuşak Bizim kuşağımız 19 Mayısları, hep bunun bilinci içinde kutladık andık. Ama üzülerek söylemeliyim ki, son zamanlarda ne o ruh ne de o bilinç kaldı. Adeta her gün, o muhteşem mücadelenin, gerçeklerinin ve gerekçelerinin anti tezini yaşamaktayız. Belki gençlerimiz Atatürk'ü bir efsane kahramanı olarak seviyor ve anıyorlar ama, ya mirası... Ya NUTUK'un en sonundaki Gençlige Hitabesinde Türkiye Cumhuriyeti Gençliğe emanet etmesinin sebepleri ve anlamı? Atatürkçü geçinenler bile, Milli Egemenlik ve haysiyetimize çeşitli şekillerde, Avrupa Birliğine üye olabilmek, IMF'nin ağır şartlarına katlanmak uğruna adeta tasallut edilirken, "O, o zamandı, şimdi başka zaman!" diyebiliyorlar. Büyük Devletlerin baskısına, Düyunu Umumiyenin sultasına ve Amerikan Mandası altına girmek teşebbüslerine karşı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının direnmesindekı celadet ve cesareti gösteremiyorlar. Dedikleri de, adeta, THE ECONOMIST dergisinin geçenlerde yazdıkları: "Atatürk ilkeleri, Ankara'daki Anıtkabir müzesinde onun sofrasından kalan bir avuç leblebi gibi, artık "bayatlamıştır." Bu böyle oldukça 19 Mayıslar artık aynı, eski heyecanlarla ve ruhla kutlanmayacak, gittikçe daha "proforma" olacaktır. Hiç kendimizi aldatmayalım... Kimbilir belki de bu önüne geçilmez, kaçınılmaz bir sürecin neticesidir. Mustafa Kemal ve eseri gene de bunca iç ve dış etkilere, iyi dayanmıştır. Bundan sonra da, belki sadece Atatürk dönemini yaşamış bizlerin nostaljisi olarak kalacaktır... Tabii bizler de bu sahneden çekilene kadar. Ya sonra?.. Umut Ama ben her şeye rağmen o kadar bedbin ve umutsuz değilim: Gerçek 19 Mayıs ruhunun canlandırılması için, muhakkak bir yolun bulunacağına, Atatürk ilkelerinin ve emanetinin "bir avuç bayat leblebiden" ibaret olmadığına inanmış gençlerin ortaya çıkacağına inanıyorum, inanmak istiyorum!. GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Son celaliydim ben; en son celali / Yaslanıp dağlara bir dağ misali... Dedim ki "ya ölüm ya istiklal!" / Ben Mustafa Kemal,/ Otuzsekiz yaşında / Tuğ kaldıran orduların başında/ Döne döne dövüşmeye acıktım... /Bir "Ondokuz Mayısta Samsun'a" çıktım! HANİFİ ALTAŞ-1997 Mayıs

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.