Amerika Birleşik Devletlerinin Afganistan'da Taliban'a ve Usame bin Ladin'e ve El Kaide örgütüne karşı başlattığı savaş, bütün dünyada -ve Türkiye'de- de Müslümanların, özellikle Amerika'ya karşı infial birikimini sokaklara dökmelerine sebep oluyor. Bu infialin tamamıyle haksız olduğunu söylemek mümkün değil. Arap ülkelerinde Batı'nın müstemleke idarelerinin acıları tamamı ile silinmemişken, Amerika Birleşik Devletleri'nin son yıllardaki bazı uygulamaları, özellikle. Filistin konusunda, güçlü Musevi lobisinin etkisi altında, en azından bitaraf davranmayıp, İsrail'i tutması, bağımsız bir Filistin devletinin kurulamaması, son yıllarda da Saddam'ı Körfez Savaşından sonra devirmemek gafleti üzerine, sonra, gıda ve ilaç ambargoları ile Irak'taki masum halkın, çocukları adeta cezalandırması, göz ardı edilemeyecek husumet sebebleri... Bu tutumlar ABD karşıtları tarafından alabildiğine kullanılan kozlar. Türkiye'ye karşı... ABD'nin geçmişte bize karşı "günahları" daha az.. Biz de Kıbrıs'ta EOKA tehdidi altındaki Türkleri savunurken NATO'nun 5. maddesinden yararlanamayacağımızı, yalnız bırakılacağımızı hoyrat bir uslupla ihtar eden meşhur Johnson Mektubunu, Kıbrıs Ambargolarını, biz PKK ve ASALA terörü ile boğuşurken NATO İttifak andlaşmasının operatif 5. maddesinin harekete geçirilmemesini kolay unutabilir miyiz? Ne var ki, diğer taraftan da, ABD, Avrupalılara nazaran Türkiye'ye genellikle daha olumlu davranmış ve PKK terörüne karşı Öcalan'ın paketlenişine kadar yanımızda olmuştur. 11 Eylül 2001 dehşet ve vahşeti karşısında şimdi bu eski hesapları sormak yerine, bugünün şartlarına göre hareket etmemiz reel politika gereği. Otokritik zamanı Şimdi Amerikalılar, Afganistan savaşının gerçekleri ve sokaktaki infial gösterileri karşısında, İslama ve Araplara karşı yaptıkları yanlışları kendileri sorguluyor, "Nerede Yanlış Yaptık?" diye soruyorlar. Bu da olumlu bir aşama! Gene de Büyük Devletlerin, hele süpergüçlerin vizyonları ve hafızaları mahdut oluyor -sonunda başta kendi çıkarları ve diğer bazı faktörler tarafından etkilenebiliyor. Mesela ABD bu defa, fırsattan istifade terörün önemli bir kaynagı ve "haydut ülke" ilan edilen; Irak'taki Saddam rejimini de vurursa, kendi çıkarları ve reel politika hesaplarıyla, Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulması yanlışını Türkiye'nin çıkarlarına rağmen, yapabilir. Bu hususta bir lobi faaliyette. Bakın, PKK ve Öcalan yanlıları, bir zamanlar azılı ABD düşmanı iken, şimdi Washington'a alttan alta kur yapmaktalar.. İşte şimdi sadece bu ihtimale karşı Türkiye'nin bu uzun soluklu ve kapsamlı savaşta tribünde seyirci ve figüran veya yedek oyuncu olarak kalmaması, verilecek kararlarda ve yeni oluşumlarda söz sahibi olması gerekiyor. Pekala, Arap ve Müslüman kütlelerin infialine ABD'nin hataları sebep olmuştur derken, Arapların ve Müslümanların hiç mi suçları yok? Hazem Sagıyeh adlı bir Arap yazarı El Hayat gazetesinde: "Acaba İslam ülkeleri, bu derecede geri kalmalarında, kendilerine karşı yapılan haksızlıklara mukabele dececek kadar birlik ve güçlü olmalarında Arapların ve Müslümanların kendilerinin hiç mi suçları yok?" Diyanet İşleri Başkanımız Nuri Yılmaz da, İslam âleminin neden bu kadar geri kaldığını sormuştu. Arap ve İslam toplumlarında, bazı istibdatla yönetilen ülkelerde, petrol servetine rağmen gelir dağılımındaki bariz eşitsizlikler, özgürlüklerin kısıtlanması, bir taraftan, çağdaş uygarlık düzeyine erişilmesini engellerken, diğer taraftan popülist ve aşırı uçların sivrilmesine yol açıyor. Cihad ve Haçlılar "Haçlı seferleri- CRUSADE" tabiri, Batıda artık içi boşalmış bir deyim; kimse Crusade derken bunun Ortaçağdaki anlamını düşünmüyor bile... Ama şimdi sokaklardaki azgın "Cihad" çağrıları öyle mi? Birşeyi de unutmayalım: Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Halifesi, Batıya karşı Cihad ilan etmişti de, Çanakkale'de karşımıza Müslüman askerleri, Mütarekede İstanbul'da Müslüman Senegalliler çıkmıştı! Ama daha da önemlisi Arap ve Müslüman "kardeşlerimiz" bizi arkamızdan hançerlemekten geri kalmamışlardı!