Ahlâkî kararlılık-Ahlâksız kararlılık!

A -
A +

Avrupa Birliğine üye Kuzey ülkelerinden birinin TV muhabiri, benimle -yaklaşan seçimler AB ve özellikle uyum yasaları ve Kürt konusunda- sorgulamaya geldi. Anlaşılan birileri, bizim "Avrupacı" liberal arkadaşlarımızla konuşurken, denge olsun diye, karşı cephede olan benimle de görüşmesini önermişler. Daha önce de, aynı maksatla bir Kanada Televizyonunun yapımcı-muhabiri de gelmişti. İkisi de AB konusundaki düşüncelerimi söylettikten sonra, bir yerlerden, döndüler, dolaştılar, tiyatro tabiriyle replik almışçasına, aynı konuya geldiler; "Kürtlere niçin özerklik vermiyorsunuz? Türkiye'nin bütünlüğünü, üniter devletten ziyade federal bir yapı daha iyi korumaz mı?" Ben bu önerileri daha önce, Amerika canibinden de duymuştum! Kendi ayak seslerimiz İkisine de düşüncelerimi, özetle söyledim. Karşısındaki gerekçelerimizi, Atatürk milli ve üniter Cumhuriyetinin, tarihi ve bugün her zamandan fazla olan temel dayanaklarını anlatmaya çalıştım. Türkçe olduğu için, anlayamasalar bile kendilerini dolduruşa geçiren birilerine verip okuturlar diye, 1999'da yayınlanan TİTREK PUSULA kitabımı verdim. Ama biliyorum çabalarım boşuna; bazı "Türklere" anlatamadıklarımızı, bir Kanadalıya, Finlandiyalıya veya herhangi bir Avrupalı'ya nasıl anlatabilirim ki? Hele ABD'nin, Başkan George W. Bush'un özellikle Irak fakat genellikle Amerika'nın çıkarları hususunda göstermekte olduğu "ahlâkî kararlılığı", bizim de kendi öz ve hayati çıkarlarımız hususunda göstermemiz gerektiğini -hainlerimizi bir tarafa bıraktım- AB çıkarlarını bizim çıkarlarımızdan daha önemli gören, Kamran İnan'ın dediği gibi "kendi ayak seslerimizden korkan", kendi gafillerimize nasıl anlatırsınız? ABD dışındaki bazı devletler de açıkça ifade etmeseler bile kendi çıkarları hususunda, kararlılık gösterirler. Belki şu sırada İsrail örneği ters gelecek ama onlar da kendi çıkar ve varoluşları hususunda kararlılık gösteriyorlar. Velhasıl çıkarlar konusunda kararlılık herkese gerekli! Türk Devleti ABD gibi bir süper devlet değil. Ama geçmiş devlet deneyimleri, jeopolitik konumu ve potansiyelleri ile Büyük Devlet. Ama bizim gafiller bunun farkında değiller. Bush'un şu sıradaki tutumunu, ahlâkî kararlılığının boyutlarını süper güç olmanın "küstahlığına" atfetseniz bile, bu da reel politika. Bush ve önleyici vuruş Başkan Bush, Avrupalılar tarafından, "çabuk silah çeken" bir kovboya benzetilse bile Amerika'yı korumak zorunda. Gerekirse "Preemptive strike" tabir edilen "o vurmadan ben vurmalıyım" ilkesi ile. Bu ilke görünüşte, devletler hukukuna ve Birleşmiş Milletler düşünce sistemine aykırı. Ama sorarım hangi önemli sorun ve ihtilafta BM geçerli karar verebiliyor, karar verse bile Büyük Devletlerin vetosu olursa uygulanabiliyor mu? Reel Politika hâlâ ülkelerin kendi ahlâkî kararlılıklarının geçerli olduğu başka alanlarda! Almanya'da bir Bakan, Bush'u, Irak konusundakı kararlılığı yüzünden Hitler'e benzetmiş. O dönemle bir paralellik varsa o da geçenlerde yazdığım gibi, potansiyel saldırganlara karşı ne Milletler Cemiyetinin kararlarının ne de kolektif güvenlik sistemlerinin çaresiz kalması üzerine, Hitler'in saldırıya geçip Avrupa'yı işgal etmesi idi. Eğri otursak da doğru konuşalım; o zaman mesela İngiltere veya Fransa güçlü ve kararlı olsalardı, tehlikeye karşı ilk önleyici darbeyi vursalardı veya o zamanki Amerika, kendisini okyanusların, sonunda güvenilemez olduğu da anlaşılacak koruması arkasında, tecrit etmeyip, neticede kendisine de ulaşacak saldırıya karşı önleyici darbeyi vurmuş olsaydı, Hitler belası başından defedilmez mi idi? Bunlar sonu gelmez "keşkeler." Ancak bugün realite Saddam-Saddam'n sonunda bizi de vurabilecek kitle imha silahları potansiyeli. Buna karşı bizim Reel politikamız ve kararlılığımız ne olmalı? Ama Ankara şimdi bu hayati konularla meşgul değil. Şu sırada Ankara'da bir kararlılık var; seçimleri, AB ve demokrasi bahaneleri ile illa ki de erteletmek için gösterilen ahlâksız kararlılık!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.