Kayıtlara geçsin diye, tekrar yazıyorum: Anayasa değişiklikleri kamuoyunda enine boyuna tartışıldıktan sonra, referanduma, yani halkoyuna sunulmalıdır. TBMM'nin bir alt komisyonunda görüşülen ve çoğu maddeleri üzerinde uzlaşmaya varıldığı, Eylülde veya daha evvel Genel Kurul'a getirileceği söylenen Anayasa değişiklikleri, politik hesaplarla, uzlaşmalarla ve de asla hoşnut olamayacak Avrupa Birliği'ni hoşnut etmek için, alelacele, oldu-bittiye getirilmemelidir. Hukuk otoritelerinin de kanısı, sanırsam bu merkezdedir. Aksini yapmak tarihi bir ihanet olacaktır. Geçmişteki Anayasaların askerler tarafından empoze edilmesinden yakınmış olan liberallerimiz, bu önemli değişikliklerin şimdi siyasi bir oligarşi tarafından yapılmasına nasıl razı olacaklardır? Türkiye'nin temel taşı Anayasa ve şimdiye kadar değişmez denilen maddelerinin kökünden değiştirilmesi, sadece politık alışverişlerin konusu değil, milletin tümünün temel meselesidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini, varoluşunu tayin edecektir. Siyasi kolaycılık... Bu acelenin AB'ye yaranmaktan da öte, siyasi kolaycılık uğruna olduğunun bir delili de, Fazilet Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına takaddüm ederek, partinin kapatılmasına engel olmak isteği idi. Bunun da, "demokratik" ilkeler ve Fazilet Partisi'nin mavi gözleri uğruna değil, erken seçimleri önlemek maksadı ile olduğu belli idi. Şimdi FP kapatıldı. Sadece 2 milletvekilinin, Nazlı Ilıcak ile Bekir Sobacı'nın milletvekillikleri düştüğüne göre, artık seçimlerin yenilenmesi endişesi söz konusu değil. Ama gene de değişiklikleri acele geçirmek isteyeceklerdir. Bir de değişiklikleri parça parça geçirmek önerisi garabeti var. Beyler, trafik kanunu çıkarmıyorsunuz, TC devletinin niteliğini, niceliğini temelinden değiştirecek Anayasa değişiklikleri yapıyorsunuz! Böyle parça parça yapılacak değişikliklerden sonra bu temel yasada insicam kalır mı? MHP'nin ve Sayın Devlet Bahçeli'nin ve MHP'li milletvekillerinin, koalisyonu kurtarmak uğruna, temel ilkelerde ve özellikle milletin ülkesi ile bölünmezliğinin temeli olan TEK DİL konusunda, "resmi dil-ana dil" yutturmacasını kabul edip, eğer doğru ise Anayasadaki "milliyetçilik" kavramının kaldırılmasına da razı olup, uzlaşacaklarına ihtimal veremiyorum. Böyle yaparlarsa milliyetçilere, kendi tabanlarına ters düşerler. Aksine, uğraşları bu pamuk ipliğine bağlı koalisyonu her ne pahasına olarak kurtarmak değil, tek başına iktidar olmanın yollarını aramak olmalıdır. Öncelikle, Sayın Bahçeli'nin ve diğer yöneticilerin muğlak, ne şiş yansın ne kebap nev'inden, bir orada, bir burada yaptıkları, bazen de çelişkili görünen beyanlar yerine, özellikle Kürtçe dil ve milliyetçilik, idam maddeleri konusundaki düşüncelerini açık seçik belirtmeleri artık vacip olmuştur. Bazı liberallerin bu muğlaklıktan pay çıkarmaları ve MHP'yi, Sayın Bahçeli'yi övmeleri de geçicidir. Onları her zaman her şekilde ve her yerde hoşnut edemezsiniz! MHP ve iktidar MHP'nin tek başına iktidar olması, hele son tabloya göre hiç de hayal değildir. Biliyorum; bu tahakkuk ederse, Avrupa çok kızacaktır. Hatta İtalya'da Berlusconi'nin, Avusturya'da Haider'in kazanmalarına kızdıklarından da fazla. (Hem AB şimdi Fazilet Partisi'nin kapatılmasına karşı da ateş püskürecektir.) AB'nin iradesi, İsveç'in, küçücük Lüksemburg'un iradeleri, serbest seçimlerle belirlenecek olan milli iradeden üstün müdür? GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Büyük olaylarda küçük adımlar atılmaz!" *MONTESQIEU