Anayasa tuzakları

A -
A +

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17 Eylülde Olağanüstü toplanacak Genel Kurulu, Uzlaşma alt Komisyonunda belirlenen 37 maddelik Anayasa Değişikliği Paketini görüşecek ve herhalde Anayasa Komisyonuna havale edecek. Asıl gelişme ve tartışmaların bu Komisyonda cereyan edeceği muhakkak. Kısacası "paketin" -bir oldu-bitti metnin- hemen ve aynen kabul edilmesi söz konusu değil. En az 5 önemli madde konusunda MHP'nin ve söylendiğine göre Genelkurmay'ın itiraz ve çekinceler var. TÜSİAD baskısı Gene de bazılarının -mesela, alelacele Ankara'ya çıkarma yapan TÜSİAD ilerı gelenlerinin- bu "paket"in aynen ve hemen kabulü hususundaki aceleleri ve baskıları dikkate şayan. Oysa, sözkonusu olan bir trafik hatta vergi kanunu tasarısı değil, adı üstünde "ANAYASA". Bu tasarıdan aylardır bahsediliyor, ama dikkat ediniz, değişikliklerin tam metni kamuya açıklanmadı, kamuda pek tartışılmadı. Sadece Avrupa Birliğine, lütfen kabul edilmemiz için zorunlu olduğu havası pompalandı. Aslında, devletin ve milletin bu temel yasasında yapılacak değişikliklerin, bir halk oylamasına sunulması gerekirdİ. Ne var ki, bu değişiklikler de şu sırada Türkiye'yi oldu bittilerle sıkıştıran kıskacın bir kolu. Diğer kol Kıbrıs konusunda tavizler verilmesi ve Denktaş'ın feda edilmesi! Bunlara karşı çıkmak da adeta vatana ihanet. Ama; değişikliklerin Türkiye'nin birliği bütünlüğü konusunda ne gibi mahzurlar oluşturacağı uzun vadede ve tatbikatta görülecek, asıl, vatana hangi bazı küçük siyasi ve mali hesaplarla kimlerin ihanet ettikleri de anlaşılacak. Değişiklikler, her uzlaşma sonucunda olduğu gibi, zahiren yumuşak ve muğlak. Ancak Devlet Bakanı Nejat Arseven'in ifadesine göre, değişiklikler özel kanunlarla harekete geçirilecek, Arseven, inanılmaz bir vurdumduymazlıkla "Kürtçe Radyo ve TV yayınlarının da ilerde "kanunla düzenleneceğini" söylüyor. En netameli madde, dil konusunda. Hele şükür, önceden korktuğum gibi, Anayasanın değişmez 1, 2, 3. maddelerine ve bu arada TC'nin dilinin Türkçe olduğu ilkesine dokunulmamış ama 28. maddedeki "kanunla yasaklanmış herhangi bir dilde yayın yapılmaması" ilkesi çıkarılmış ve bence, kasden, bir boşluk oluşturulmuş. Yani çıkarılacak yeni bir kanunla, AB'nin ve bölücülerin istedikleri istikamette hükümler getirilmesine kapı açık: MHP buna karşı gelmiş ve umarım ki bu direnç Anayasa Komisyonunda bütün Milliyetçi Milletvekilleri tarafından da sürdürülür. Çünkü, bölücüler ve liboş destekçileri, maddenin gerekçesinde kullanılan "sosyolojik gerekçe" tabirini "Kürtçe Radyo ve TV yayınları konusunda devlet hakkı olarak" algılamaları muhtemeldir. Coşkun Kırca da AB'nin bu muğlaklıktan yararlanıp, "ana dillerde" yani Kürtçe radyo, TV ve eğitim yapılmasını dayatmak için istifade edebileceğini yazıyor.. Dil en hayati konu Türk Devletinin temel ilkelerinden biri "tek dil" esasıdır. Dil konusu bazı köşe yazarlarımızın iddia ettikleri veya sandıkları gibi bir insan hakları ve "çanak antenlerin kanıtladığı, kaçınılmaz bir pratik mecburiyet" sorunu değildir.. Bunu anlamak için aylardır, tek bir Kürtçe oluşturmayı siyasi mücadelelerinin en önemli vurucu unsuru olduğunu söyleyen ve bu uğurda Avrupa'da eylemler düzenleyen PKK organlarını izlemek yeter. TÜSİAD'çıların bunlardan acaba haberleri var mı? Çeto ne diyor? Bakın Özgür Politika gazetesinin 12 Ağustos tarihli sayısında Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyelerinden (!) Doçent Dr. Çeto Özer, gazetenin yaptığı röportajda tek Kürtçenin, "bir halkın uyanışını ve özgürlüğü" beraberinde getirdiğini yaşamın tarihin anahtarı olduğunu ve Kürt halkı üzerindeki baskı ve asimilasyon ve engellemelere karşı olduğunu söylüyor ve bu alanda yaptıgı mücadeleyi anlatıyor. Kendi açıkladığına göre, bu Kürt bilim adamı, 1996'dan bu yana, Üniversitenin bilgisi dışında yani "bağımsız olarak" -yani gizlice- Üniversitede Kürt öğrencilere Kürtçe dersleri vermiş. Merak ediyorum; Bilkent Üniversitesi otoriteleri, bir Öğretim Üyelerinin bu faaliyetinden haberdar olmuşlar mıdır ve olmuşlarsa ne yapmışlardır? Çeto Özer bu çalışmalarda tek Kürtçenin oluşturulup yaygınlaştırılmasında Med-TV'nin ve de Internetin önemli bir rol oynayacağını da belirtiyor. Velhasıl bölücü cephesinde dil konusunun öneminin algılanışı ve tatbikat böyle. Bizde ise bu konularda tam bir aymazlık var. Sorun, hiç kuşkusuz Türkiye'nin bölünmesine yarayacak bu çalışmalara, bizim Anayasa değişiklikleri ile, kendi elimizle imkan verip vermeyeceğimiz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.