Avrupa ve Amerika'da yeni oluşumlar -1-

A -
A +

Dünya Avrupa'dan ibaret değil... Şu sırada dünyanın mukadderatında etkili olan tek kuruluş Avrupa Birliği değil... Türkiye'nin geleceği konusundaki tek seçenek de AB'ye üye olmak değil! Aslında dış politika, özellikle Türkiye için ve şu bağlamda, çok boyutlu bir satranç oyunu! Bu satranç oyununa bir piyon veya boyut ilave edin: Putin'in, alttan alta Rus emperyalizmini diriltmek çabalarını! Amerika Birleşik Devletleri'ndeki, yönetim değişikliği, Amerika'nın çıkarlarının ve savunma-dışpolitika gündeminin, Avrupa'daki müteffikleri ile tam aynı olmadığını ortaya çıkardı. Irak'a karşı yapılan bombardıman hareketi bunun ilk belirgin işareti. Diğer taraftan, bunlarla doğrudan bağlantılı olmasa bile, Avrupa Birliği'nin içinde de, yakında kesişecekleri muhakkak önemli gelişmeler var; Fransa ile Almanya arasında ve ikisi ile İngiltere arasında; Birliğin geleceği, konusunda derinden görüş ayrılıkları ortaya çıkıyor... Avrupa Ordusu Kurulması düşünülen Avrupa Ordusu da hassas konulardan biri. Türkiye AB üyesi olmadan ve bu yeni inisiyatifin karar mekanizmasında temsil edilmeden, TSK'nın operasyonlarda kullanılmasını NATO da veto ediyor. Yeni ABD yönetimi de, De Gaulle'den beri, NATO şemsiyesi altından ve de dolayısıyla ABD'nin hegemonyasından kurtulmak isteyen Fransa'nın bu yeni teşebbüslerine sıcak bakmıyor.. Amerika Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in son günlerde Avrupa'ya yaptığı gezide bu çelişkiler su yüzüne çıktı. Özellikle yeni Bush yönetiminin canlandırmak kararında olduğu, füze saldırılarına karşı ıleri savunma teknolojileri geliştirmek ve Avrupa'yı da NATO yoluyla bu şemsiyenın altına almak tasavvuru, Avrupalılar tarafından pek olumlu karşılanmadı. Federasyon mu? Konfederasyon mu? Gerçi ABD projesi şeklen "haydut" devletler addedilen Kuzey Kore, İran ve Irak'ın füze baskınlarına karşı düşünülüyor ama, Fransa ve Almanya , Başkan Ronald Reagan'ın "Yıldız Savaşları" projesini hatırlatan bu girişimlerin, füzeler konusundaki uluslararası anlaşmalara karşı olacağını ve Rusya'yı ve Çin'i de füze-silahlanma yarışına tahrik edeceğini iddia ediyorlar. Bütün bunlar olurken Türkiye kaderini rahatlıkla geleceği ve şekli tam belli olmayan, yani bir ulus-devletler konfederasyonu mu yoksa Fransa'nın, "Amerika Birleşik Devletlerine" benzer paralel başlıbaşına bir Avrupa Birleşik Devletleri "ulus devlet" Federasyonu mu olacağı belli olmayan bir seçeneğe bağlayabilir mi? Mesela, kendi "ulus devletliğinden" vazgeçip, yeni Avrupa Birleşik Devletleri'nin bir eyaleti veya peyki olmaya daha doğrusu "adayı" olmaya razı olabilir mi? Daha açıkçası, ABD ile ABD arasında, yani Avrupa Birleşik Devletlerine uydu olmakla, Amerika Birleşik Devletlerinin saygın bir müteffiki olmak arasında seçim yapması gerekirse ne olacaktır? İkinci şıkkın da, yani istikbalimizi Amerika'ya tamamıyle bağlamanın ve dolayısıyla İsrail'le de stratejik ilişkilerimizi devam ettirmenin de faydalarına karşın bazı komplikasyonları ve Arapları "gücendirmek" gibi mahzurları olacaktır. Ama bu son hususta da, ama Araplardan bize ne zaman hayır geldi ki diye düşünmek de gerek. Körfez Savaşı'nın zararları Hele şu sırada, ABD Irak'a karşı baskılarını tırmandırırken, kamuoyumuzdaki eğilimleri, Körfez Savaşı'ndan sonra, bu savaş yüzünden ekonomimize verilen ve sonra da karşılanmayan zararların tevlit ettiği hayal kırıklığı yüzünden, Avrupa ülkelerinin ve özellikle Fransa'nın "üstünlük hayallerinden" kaynaklanan Amerikan karşıtlığından etkilenmemiz muhtemeldır. Hele yeni Amerikan yönetimi, siyasetini belirlerken, Türkiye'ye, kaygı ve çıkarlarına kulak vermez ve Kuzey Irak'ta, Kürtler konusunda bazı yanlışlıklar yaparsa, bizim de tepki göstermemiz doğal olacaktır. Bu, uzun vadede, Türkiye'nin çıkarları açısından doğru mu olacaktır; başka mesele! Herhalde enine boyuna düşünmek gerek. Öncelik Şu sırada ilk yapılacak iş, enerjik bir şekilde, Bush yönetiminin Türkiye'ye hiç de karşı olmayan, yeni kadrosuna kendi "imputlarımızla" giriş yapmak ve kaygılarımızı anlatmak olmalıdır. Şu sırada Washington'da etkili ve yetkili bir şekilde temsil edilip edilmediğimizi de gözden geçirerek! Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluklar olmadığını, bütün çıkarların çakışmasının beklenmemesi ve fakat en fazla çıkar ortaklığı olan "seçeneği " seçmek gerektiğini, duygusallığa kapılmadan, hatırlamamız gerekir. Avrupa Birliği'nin içindeki gelişmeleri ve ABD'deki yeni dış politika ve savunma tasavvurlarını gelecek yazılarımda irdelemeye çalışacağım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.