Dünya olayları, uluslararası ilişkiler, hatta iç politika artık tek boyutlu, çift boyutlu bile değil; global satranç tahtası birkaç katlı, şahlar, vezirler, atlar, piyonlar ve kaleler -ve de olaylar- biribirine karışmış, girift olmuş. Bir sorunu ele alınca, ucunun nereye, satranç tahtasının hangi katına dokunacağını tahmin etmek, tek düze hükümlere varmak güç. Günün sür'atli iletişim imkânları ile ve medyanın baskıları altında, anında karar almak ve açıklamak zorunda olan hükümet ve devlet adamlarının, diplomatların işi çok güç. Eski dönemlerde, tek düzeyde, tek boyutlu satranç tahtasında görev yapan devlet adamları, mesela Churchill, De Gaulle, Adenaeur, Roosevelt. bu sayede mi "büyük" oldular? Şimdiki devlet ve hükümet adamları, bu çapraşık, sorunların girift olduğu dönemimizde, bir tarafta verdikleri bir karar, başka bir tarafta ters tepki yapabildiği için mi aciz kalıyorlar? İlginç bir tartışma konusu. Bugünkü durum Bazen bütün ayrıntıları bilemiyen bizler de yanlış eleştiriler yapabiliyoruz. Bunda resmi makamların basını bilgilendirmemesinin rolü var diyeceğim ama, basının, köşe yazarlarının "off the record" yani "yazılmamak kaydıyla" bilgi vermek müessesesini suiistimal etmeleri de varit. Yazarların da bilgi alsalar bile, kasten, kendi ideolojik görüş ve saplantılarına göre, yanlış hükümlere varmaları da muhtemel... Avrupa ordusu ve Türkiye Yukarıdaki girizgâhımın canlı bir örneğini şimdi AGSP -Avrupa Güvenlik ve Savunma Projesi- hususunda Hükümetimizin vardığı noktada yaşıyoruz. Ecevit'in açıkladığına göre, uzun süredir Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir anlaşmazlık konusu olan AGSP sürecine destek vermişiz. Bilindiği gibi NATO üyesi olan fakat AB kapısında bekletilen Türkiye, önce yeni oluşumun karar mekanizmasından dışlanacağı ve fakat hem NATO imkânlarının ve muhtemelen askerlerinin bu ordu tarafından kullanılmasına haklı olarak karşı çıkıyor ve NATO'daki veto hakkını kullanacağını söylüyordu. Bunda bir ilke meselesinden öte, ülkemiz açısından somut bir tehlike vardı; AB bu orduyu Kıbrıs ve Ege konusunda Yunanistan'la muhtemel bir çatışmada, aleyhimizde kullanabilecekti ve Kıbrıs'taki Rum tarafı AB'ye alınınca (artık alınırsa değil alınınca diyorum) Rumların AB rüzgârını arkalarına alıp Kuzey Kıbrıs'ta bazı olaylara sebep olmaları ve kargaşa çıkması halinde BM değil Avrupa ordusu olarak, oradaki Türk kuvvetlerine karşı da kullanabilir.. Hiç olmaz demeyin, olmazlar hep oluyor! Bunun için "Avrupa ordusunun, Kıbrıs ve Ege sorunları ve Türkiye'nin taraf olduğu çatışma alanlarında kullanılmayacağı, bilmiyorum sadece bir vaatten mi ibaret, yoksa somut bir taahhüt mü? Ne var ki, biz bazı tavizler verirken, Avrupa ordusunun her kullanımında karar mekanizmasına katılmak tezimiz AB üyesi olmadığımız için, bize fazla yetki verilmesi olarak telakki edilmiş ve kabul edilmemiş. Buna karşılık bir "orta yol veya formül" AB ordusunun kullanılması konusunda karar alırken Türkiye'nin davet edip "danışacak" olması! İşte bu, bana zayıf bir püf noktası olarak görünüyor.. Bu mekanizma pratikte nasıl işleyecek ve Yunanistan'ın bu ilkeyi veto etmesi ihtimali yok mu? Bu, metin açıklanınca açıklığa kavuşacak. Ama bana kalırsa, şimdiki halde ABD, Türkiye ve İngiltere arasında üçlü müzakere metni yani bir "draft "olan belgenin henüz açıklanmamış olması da, şüpheli bir diğer püf noktası. Varılan anlaşma AB'nin Laeken'de yapacağı toplantıda ve NATO'da ayrı ayrı oylanacak. Kabul edilirse Türkiye aradığı güvenceye teorik olarak kavuşmuş olacak. Nitekim daha şimdiden Yunanistan'dan aykırı sesler yükselmeye başladı, hatta Yunan hükümeti bu anlaşmayı veto etmeye hazırlanıyor. Kararlılığımızda Genelkurmayımızın etkisi daha büyüktü. Varılan formülün de müzakerelerde hazır ve nazır bulunan komutanlarımızın rızası ile kabul edilmesi de rahatlatıcı bir faktör. Ama doğrusu gene de içim hiç rahat değil. Kıbrıs konusunda da, Klerides-Denktaş görüşmelerinin ilk raundunun hemen masada kalmaması ve görüşmelerin devam ettirilmesi de hayırlı ve olumlu bir gelişme. Ama bu hususta da içim rahat değil. Fazla umuda kapılmayalım çünkü Rum'da da, Avrupalılar'da da oyun çok!