"Sora sora Bağdat bulunur"... "Yanlış hesap Bağdat'tan döner"... "Top otu beylikten olunca güllesi Bağdat'a gider." Bunlar, ABD'nin Saddam Hüseyin Irak'ına eninde sonunda, saldıracağı konusundaki emareler arttıkça ve Türkiye'nin de kaçınılmaz olarak bu işe karıştırılması ihtimallerinin bulunduğu şu sırada, aklıma gelen, Bağdat'la daha doğrusu Irak'la ilgili ata sözlerimiz. Hepsinin de şu bağlamda bir anlamı var gibi. Mesela, sora sora, "danışılarak" doğru yol bulunabilir... ama yanlış hesap yapılırsa, bu da neticede gittiği yerden, Bağdat'tan döner... Ne var ki, Irak'a yapılacak saldırının "barut hakkı" Amerika'dan olunca gülle de yerini bulabilir! Arşın bizde... Ama başlıkta kullandığım ve aslında Bağdat yerine "Halep"le ilgili olan "Bağdat orada ise arşın burada" sözü bir hakikati belirliyor: Irak'a saldırıda rol almamızın asıl "arşını" yani ölçüsü, Türkiye'nin elinde; bu konuda kendi kararımızı, milli çıkarlarımıza göre, kendimizin vermemiz lazım. Bazı vaatlere kapılarak Irak'a yapılacak saldırıda piyon durumuna düşmemeliyiz. Körfez savaşında kötü bir tecrübe yaşadık. Musul'u almak belki cazipti de, (bana kalırsa, Lozan'da yapılan haksızlık düşünülünce, hâlâ da tutarlı), buna karşılık hemen yakınımızda bir Kürt Devletinin kurulmasına razı olmak ve bununla federasyon kurmak düşüncesi yanlıştı, tehlikeli idi. Gerçi Özal'ın "bir koyup üç alalım" dediği galat ama, Körfez Savaşından, sonunda, zararlı çıktık. Genelkurmay'ın görüşü Hükümet ve asıl bu konuda, bence asıl bilgi ve tecrübe sahibi olan Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Irak'a saldırının ve bu saldırıya katılmamızın yanlış olacağını söyledi. Ne var ki, yumurta kapıya geldiğinde, nihai kararın daha enine boyuna tartışılarak, günün şartlarına göre değerlendirilerek verilmesi gerekecek. Başbakan Ecevit'in Washington ziyareti bu bakımdan önemli. Bir oldu-bittiye getirilmememiz için bu konudaki görüşlerimizin açık-seçik Bush'a ve yardımcılarına anlatılması gerekiyor. Herhalde onlar da bizi ikna etmek için bazı şeyler anlatacaklardır. Mesela Saddam'ın 11 Eylül Saldırısını tasvib etmiş ve alttan alta El Kaide'ye yardım etmiş olsa bile bu konuda somut deliller var mı? Irak'ın kitle imha silahları -nükleer silahlar yaptığı konusunda da somut deliller var mı? ABD'nin şimdiye kadarki yanar döner Irak politikası yanlış olmuş, ambargo ancak Irak halkına zarar vermiş, Amerika'nın baba Bush zamanında Körfez zaferini mantıki neticesine götürmemiş olması Saddam'ı güçlendirmiştir. BM'nin silah kontrolleri de gevşetilmiştir. Pandora kutusu Bence en büyük mahzur Irak'ın parçalanması ve hemen yanımızda etkileri bize de değecek, bir pandora, musibetler kutusunun açılması. Bu arada hele Amerikalıların düşündükleri gibi, Kürt gruplarını kullanırlarsa, bizim sırtımızdan, Kürtlere bağımsız Irak devletinin kurulması şeklinde bir taviz veya karşılık vermeleri, aleyhimize olur. Zaten alt yapısı hazır olan bu devlet Türkiye'nin de bölünmesi yolunda bir adım olacaktır. Amerikalılar bu tehlikenin farkında olmasalar bile biz çok farkındayız. Ecevit ve yardımcıları herhalde Washington'da bu gerçekleri de hatırlatacaklardır. ABD - Türkiye Türkiye Amerika için çok önemlidir. Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü ve iç istikrarının da önemli olması gerekir. Amerikan yönetiminde, Türkiye'yi bir macerada kullanmak isteyen ve Kürt muhibi William Safire' gibilerden daha iyi bilen ve anlayanlar da vardır. Bizim tarafımızdan da, tüm teröre karşı savaşta, şu bağlamda Amerika'nın yanında olmamız sadece bir dayanışma jesti değil-reel politika açısından ve Avrupalılara karşı bir denge unsurudur. ABD açıkça ifade etmese bile Türkiye'nin giderek hangi istikametlere yöneleceği belli olmayan, -belki de ABD çıkarlarına karşı -gidebilecek bir Avrupa Birliğinin kucağına düşmesini ve kurulacak Avrupa Ordusunun da ABD'nin çıkarlarına aykırı geliştirilmesini istemez. Saddam bizim için de tehlike Nihayet son tahlilde Irak'ın Saddam Irak'ının da uzun, hatta kısa vadede, füzeleri, kitle imha silahları ve terör örgütlerine verdiği yardımlarla Türkiye için de bir tehlike teşkil ettiği unutulmamalıdır. Bu bir zamanlama meselesidir. Eğer, neticede, ABD Saddam'a karşı bir hareket yaparsa, bunun neticesinde, Irak'ta ve bölgede yapılması gerekecek düzenlemelerde Türkiye muhakkak söz sahibi olmalıdır. Bu da politik dirayet ister!