Başka başka âlemler...

A -
A +

Bugün Türkiye'de, sanki kesin çizgilerle biribirlerinden ayrılmış, biribirlerinden kopuk, başka başka alemler var. Siyaset âlemleri de öyle. Medyanın büyük kısmı bu âlemlerden birine odaklanmış, o alemde de şu sırada, çoğunlukla Kemal Derviş ve CHP, bir oranda Recep Tayyip Erdoğan-AKP ve seçimlerin ertelenmesi konusu var. Sadece bu konularda tahminler ve yorumlar yürütülüyor, sanki başka faktörler ve gerçekler yokmuş gibi! Önce sonuncusundan başlıyayım; seçim eğik düzeyinden hızla aşağıya doğru inerken ve bu karar TBMM'de kahir ekseriyetle ele alınmışken, Meclis'te lehte el kaldıranların seçimleri kendi kişisel veya parti hesaplarıyla seçimleri ertelemek istemeleri en azından "ahlaksız bir teklif" olmaz mı?.. Hangi mazeretle olursa olsun seçimlerin ertelenmesi, küçük hesapları da boşuna çıkaracak, geriye tepecek bir oyundur. Kemal Derviş'e gelince bu kadar şişirilmesi artık gına getirdi. CHP'ye resmen katılmasıyla bu "sirk" kapanacak mı? O mu CHP'yi kurtaracak, yoksa Baykal-CHP mi onu yeni payelerle daha yükseklere çıkaracak? Ülkeyi o mu kurtaracak? Asıl önemlisi ülkenin geleceği sadece bunlara mı bağlı? Ben yıllardır Deniz Baykal'ın haksız suçlandığını söylerim. İhtiraslı bir politikacı olduğu doğrudur; ihtırası, hırsı olmayan politikacı olur mu? Hizipçi derler ama daha doğrusu "Ekipçi" olması ekibine sadık ekibinin de ona bağlı olması. CHP'yi anka kuşu gibi küllerden bugünkü konumuna getirmesi başarısının delili değil mi? Derviş'in CHP'ye iltihakı medyatik bir şovdur da sosyal demokrat-liberal birliği gerçekten sağlar mı? Amerikalıların deyimiyle, "tüfek tehdidi altında -medyanın dayatması ile- veya Derviş YTP'ye kaçmasın diye gerçekleşen bu "izdivaç", reel politikada nasıl ve ne kadar yürür? Göreceğiz. AKP-Tayyip Erdoğan faktörü Sadece "âlemlerden" birisine odaklananlar, MHP faktörünü ve son tahlilde MHP'nin, iktidarı paylaşırken vermek zorunda olduğu tavizlere rağmen erozyona uğramadığını henüz idrak edemediler. 4 Kasımda "şoke olacaklar" Diğer taraftan, AKP'nin şansının diğer partilerden fazla olduğu gerçek. Bunu, şu bağlamda demokrasi üstü yöntemlerle önlemek hem pratik olarak mümkün değil, hem de doğru değil. Ben, AKP'nin tabanının beklentilerinin değişmediğini ve Erdoğan'ın iddialarına rağmen değişmeyeceğini, ancak sadece acı tecrübelerden ders alarak dikkatli davranacağını sanıyorum. Ama Erdoğan herhalde Erbakan değil! Fakat Türkiye'nin -neticeleri acı da olsa- bu tecrübeden geçmesi gerekiyor. Avrupa'nın adamları Farkediyor musunuz; şu sırada bir telaş var; belki de seçimlerin ertelenmesi balonu da bu yüzden uçurulmakta. Ya seçimler öncesi AB çevreleri bizim "Uyum veya Teslimiyet Paketini", yeter bulmazlar ve savsaklarlarsa? Özellikle geleceğini AB'ye bağlamış olan Mesut Yılmaz ve "Avrupalılara laf anlatacak onları anlayacak bir Başbakanın gerekli olduğunu" söyleyen İsmail Cem son günlerde bunu önlemek için Avrupa'da kesif lobi faaliyetinde bulunuyorlar. Avrupa'nın kapısında elde şapka böyle beklemek, ricacı olmak, Osmanlının son dönemindeki "Düveli Muazzama ne der?" sendromuna aşağılayıcı bir dönüş değil mi? Şartlar artık değişti diyorlar; ama haysiyet ve şerefin anlamı da mı değişti? İdeolojilerin sonu Tarihin sonu olduğu gibi galiba katı sol-sağ ideolojilerin sonu geldi. Daha doğrusu globalizmle, hepsi iyi-kötü tarafları ile biribirine karıştı. Liberalizme gelince bu görüşler de herşeye maydanoz oldu. Ancak değişmeyen bir şey var; bir tarafta milliyetçilik, vatanseverlik ve devlete (devletçiliğe değil) bağlılık diğer tarafta da bu kavramları reddeden liboşluk ve enternasyonalizm. Özellikle ülkemizde daha uzun süre mücadele ve ayırım bunlar arasında olacak. Ülkemizin kurtuluşu sadece ekonomiye, maliyeye mi bağlı? Hiç kuşkusuz bunlar hele halkımızın geçim sıkıntıklarına indirgenince çok önemli ama bir yazarın da dediği gibi "sadece ekmek yetmiyor." İnsan Hakları filan da yetmiyor. Manevi ve geleneksel değerlere, Avrupa'ya teslim olduğumuz için "enseyi karartmayın" diye sevinen Çetin Altan'ın "hamaset ve vatan millet sakarya" diye küçük gördüğü duygu ve değerlere özellikle ihtiyaç var. Bunlar olmasa Afrika devletinden ne farkımız olur?. AB'ye bir gün lütfen kabul edilsek bile, Türkiye-Türklük aynı kalırlar mı? Bu bazılarının umurlarında bile değil, ama ben, "Türk'e Türkü övmekten" kıvanç duyan biri olarak,"Umudunuzu kaybetmeyin biz büyük bir milletiz" diyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.