İtalya'daki Genel Seçimlerde, solculardan, komünistlerden, türlü liberal partilerden ve Yeşillerden oluşan, Roma'nın solcu eski Belediye Başkanı Rutelli'nin, ortanın solu "Zeytin Ağacı" ittifakına, karşı Forza İtalia (Haydi İtalya) Partisinin Lideri, Silvio Berlusconi'nin ortanın sağı "Özgürlük Evi" ittifakı rahat bir marjla kazandı. Berlusconi'nin grubu, 324 üyeli Senatoda, ortanın solu ittifakının 125 sandalye almasına karşı, 177 Senatörlük ve 630 üyeli Millet Meclisinde de orta sol blok'un 177 sandalyesine karşı 273 sandalye aldı. Berlusconi, hiç yoktan kurduğu güçlü bir Medya, TV, Radyo, gazete, dergi ve yayınevlerinin Bankaların, Sigorta Şirketleri ve Milano Futbol Takımının sahibi, dünyanın en zengin adamlarından biri. Cumhurbaşkanı Ciampi'nin bu 64 yaşındaki renkli kişiyi yeni hükumeti kurmaya memur etmesi bekleniyor. Kontrat Başlıca ortakları arasında neo-Faşist eğilimli "İtalya İttifakı" ve eskiden İtalya'nın kuzeyini ayırmayı amaçlayan fakat sonra vazgeçen "Kuzey Ligi var. Eğer bu ortaklarla arasında anlaşmazlık çıkmaz ise, Berlusconi, görünüşe göre, rahatlıkla hükümet edebilecek ve böylelikle savaştan sonra 58 defa iktidar değişikliğine ve istikrarsızlıklara sahne olan İtalya'da bir yeni bir düzen kurulabilecek. Berlusconi, seçim kampanyasında, İtalyan halkı ile 5 maddelik bir kontrat ilan etmişti. Bu kontratın ilk dört maddesi vergi indirimleri, 1.5 milyon yeni iş, emekli maaşlarında artış ve suçlara karşı kesif bir kampanya öngörüyordu. FORZA İTALİA lideri, kontratın beşinci maddesinde, eğer bunları yerine getiremezse "istifa etmeyi" taahhüt etmişti. Evrensel sol-liboş ittifakı ve medyası, son yıllarda Avrupa'daki sol hükümetler tılsımının muhafazakâr sağ Berlusconi'nin zaferi ile bozulmasından dolayı kızgın. Berlusconi'yi holdinginin ve medyasının, TV, Radyo ve basının ve de parasının gücünü, pervasızca kullanmakla suçladılar. Ayrıca Başbakanlığı ile özel işleri ve özellikle medya üzerindeki kontrolü yüzünden bir "çıkarlar çatışması" olduğunu iddia ediyorlar. Ancak bir seçmenin dediği gibi İtalya'da ve diğer ülkelerde nerede ve ne zaman böylesine çıkar çatışmaları olmamıştı ki. Liboş enternasyonal Kötülükler İmparatorluğu Sovyetler Birliğinin çökmesi ve bununla birlikte Marksist Komünizm'in, Çin ve Küba'da, o da sözde, devam etmesi neticesinde, bu ideolojiyi bütün dünyaya propaganda ve yeraltı faaliyetleriyle yaymak için kullanan Komintern, Kominform ve de Barış Dernekleri gibi "paravana" kuruluşlar artık kadük oldular. Ancak, şimdi bunların işlevlerini Türkiye'de ve dünyada, adları "işci", "özgürlük", "barış" vesaire olan, güya masum partiler ve "liberal" kuruluşlar sürdürüyor. Eski Tüfeklerin yani emektar komünistlerin şimdilerde artık "liboş" olmaları, bundan on-onbeş yıl önceki söylemlerinin tam tersine, mesela, globalleşmeyi, dünya kapitalizminin çıkarlarını NATO'yu başlıca hedef alırken, şimdi Avrupa Birliğini desteklemeleri çok manidar ve ibret verici! Artık, Kominform ve Kominternin yerinde, bütün dünyada adeta aynı kabı kullanan, liberallerden oluşan bir Liberal Enternasyonal var. Lenin veya Stalin, güya "özgürlükçü" oldukları halde, onların cinayetlerine göz yuman, mazur görmekten de öte savunan ve Moskova'dan idare ve finanse edilen "Barış" hareketleriyle Batının savunma iradesini zayıflatmaya çalışan liberallere, "Bizim işimize yarayan budalalar" demişti. Şimdi Liboşlar kimin işine yarıyorlar belli değil, ama herhalde, Avrupa'nın çoğu ülkelerinde iktidarı elinde tutan solculara destek oluyorlar ve bunlarla mücadele eden muhafazakârlara karşı mücadele ediyorlar. Mesela Avusturya'da son seçimlerde Jörg Haider'in Özgürlük Partisi kazanıp koalisyona ortak olunca kıyameti kopardılar, Avusturya'yı AB içinde boykot etmeye ve böylelikle bu ülke üzerinde baskı kurmaya çalıştılar. Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır anlamam ama, eğer biz AB üyesi olsaydık eminim ki MHP'ye karşı da cephe alacaklardı. Zaten, şimdiden de, bu kulübe üye olmamıza, diğer kriterleri yerine getirmemiş olmamızın yanında, MHP'nin hükümet ortağı olmasını da, bir engel olarak, alttan alta ima etmektedirler. Evet, seçimlerden evvel medyalarında Berlusconi'ye karşı savaş açan liboş enternasyonal şimdi adeta çıldırıyor. Bir İsveç gazetesi EXPRESS: "İtalya'da -ve Avrupa'da- çirkin bir durum hasıl oldu: ırkçı ve bağnaz güçler yeniden iktidara geldiler" diye yakınıyor. Liberallerin, demokrasi anlayışları işte böyle; "Bir sağ muhafazakar nasıl olur da kazanır iktidara gelirmiş?" AB'nin solcu üyeleri, bundan sonra, eminim Avusturyalı Jörg Haider'e yaptıklarının fazlasını Berlusconi'ye yapacaklar ve onu aforoz edemeseler bile çeşitli şekillerde istiskal edeceklerdir. Bizim yerli liboşların da Berlusconi'ye karşı tepkilerini bekleyin! ABD ve Türkiye Bu arada eski Başbakanlardan, Berlusconi'nin "eski Bolşevik" dediği Öcalan'ın hamisi Massimo D'Allema da yenilgiye uğramış oldu. Berlusconi, zamanında -Öcalan konusunda- D'Allema'yı çok tenkit etmiş ve Türkiye'ye hak vermişti. Bundan sonra da AB içinde bize daha yakın hareket etmesi beklenir. ABD'nin yeni Başkanı ve yönetimi ile Avrupa ülkelerinin arasının gittikçe açıldığı sırada Berlusconi, açıkça ABD'ye yakın bir politika izleyecektir. Velhasıl, Berlusconi'nin zaferi Avrupa'daki ve dünyadakı dengeleri de etkileyecektir.