Kemal Derviş'in programı açıklandı. Dünkü yazımda belirttiğim gibi, uçurumun kenarında iken, kimsenin başka programı ve alternatifi olmadığına göre, bu programın, milletçe desteklenmesi ve uygulanması gerekir. En azından, programın uygulanması için Derviş'e ve hükümete münasip bir mühlet verilmesı gerekir. Fakat program uygulansa ve ekonomik düzlüğe çıkılsa bile, bunalımın asıl kaynağını, siyasi zeminini muhakkak kurutmak lazım. Aksi takdirde, bugün mer'i ve cari olan Partiler ve Seçim Kanunu sisteminin oluşturduğu "bataklıktan" her zaman yeni, siyasi ve sosyal bunalımlar çıkması mukadderdir. Başbakan'ın yanılgısı Başbakan, aziz dostum Bülent Ecevit çok haklı: Şu sırada ne kendisinin, ne de bugünkü koalisyon hükümetinin görünürde bir alternatifi olmadığı için, istifa etmesi ancak bunalımın artmasına, çözümsüz hale gelmesine sebep olur. Mevki ve koltuk hırsı olmayan Ecevit, şu sırada pek zevkli bir şey olmadığı muhakkak olan mevkide kalmakla, sağlığı hatta hayatı pahasına, bir görev yaptığına içtenlikle inanmaktadır. Ben de inanıyorum ki ileride tarih de bunu böyle değerlendirecektir.. Ama hemen söyliyeyim ki, şu bağlamdaki başka bir değerlendirmesi de çok yanlış. Bugünkü bunalımın Partiler ve Seçim kanunlarından kaynaklandığı iddialarını anlamakta güçlük çekiliyormuş... Kendisinin "Alternatifi olmadığı" gerçeği ile bu iddiası arasında tam bir çelişki var... Bugün alternatifi yoksa yani demokratik tablodan başka bir Başbakan ve hükümet alternatifi gerçekten çıkamıyorsa ve bu konuda zorlanılıyorsa, bunun asıl sebebi Partiler ve Seçim Kanunlarının, yani bugünkü politik sistemin yanlışlığıdır.. Bugünkü Parti ve Seçim Sisteminde durum, özetle şöyledir: Milletvekillerinin ve diğer siyasi kademelerdeki seçilmişlerin adaylıkları ve sonra da, siyasi gelecekleri, alelderecat, en sonunda, parti genel başkanlarının iki dudaklarının arasındadır. Adaylar ve sonunda milletvekilleri ve bakanlar, çoğu zaman, yetenek ve uzmanlıklarına göre değil, mahalli dengelere göre, ama mahalli seçmenlere danışılmadan ve gene çoğu zaman partiye yaptıkları bağışlara göre tayin edilirler. Cari olan bu sistemde, taze güçler, gerçekten ehil gençler politikaya girebilirler, girmeye cesaret edebilirler mi? Cesaret etseler bile ne kadar şansları vardır? Neticede seçilseler bile, Genel Başkanın hegemonyası oldukça özgür ve sadece seçmenlerine sorumlu olarak hareket edebilirler mi? Bugünkü sistemde partilere yatırılan seçim paralarının miktarı listedeki yerlerini tayin ederse ve adayların bu büyük meblağları, maaş ve ödeneklerinden çıkarmayacakları -veya nerelerden çıkaracakları herkesçe malum iken bugünkü sistem ancak Darwin Kanunu'nun tersine, en yetenekli ve ehil olanların "doğal seleksiyonla" yükselebilecekleri yerde, bu seleksiyonun ters işlemesi sonucu, en ehil olmayanların ortada kalmalarına ve Peter ilkesine göre de, bunların da terfi ede ede, en layık olmadıkları mertebelere yükselmelerine sebep olmaktadır. Tıpkı Derviş'in işaret ettiği malı ve ekonomik çarpıklıkları herkesin daha evvel bildiği gibi, bu bariz çarpıklık da hepimiz ve özellikle baştakiler tarafından hep biliniyordu ama "hegemonyalara" ve patronaja halel getirmemek için o kanunları değiştirmek hep gözardı edildi... Sayın Ecevit: bu sistem baki kaldıkça ne sizin ve ne de bir başbakanın alternatifi kolay ortaya çıkamaz!. Acaba, bu gerçeğin bugünkü bunalımın -ve gelecek bunalımların- yapısal ve endemik püf noktası olduğunu göstermek için bilmem başka ne demeli? Bahçeli ve kabinede revizyon... Şu arada, Sayın Bahçeli'nin hükümette Revizyon yapılması önerilerine karşı açık seçik söylediklerini tasvib etmemek mümkün değil; "Dere geçilirken at değiştirilmez ve tehdit altında kelle verilmez!" Gerçekten de baskı altında kabinede revizyon yapmak, ancak zaaf işareti, adeta tehdit altında helikopterden safra atmak demek olur. Kaldı ki bu eğer yapılsa bile helikopterin yükseleceği ne malum?. Hem revizyonda kim veya kimler feda edilecek? Koalisyon üyelerinin bu konuda, hangi bakanların feda edileceği hususunda uzlaşmaları da çok güç. Daha önemlisi, hangi bakanlar dışardaki bazı odakların hangi çıkarları uğruna feda edilecek? Kısacası, şu sırada kabinede bir revizyon, zevahiri kurtarmaktan, bazı çıkar çevrelerini -o da geçici olarak- memnun etmekten başka işe yaramaz! Tahrikler Şu sırada bir tehlike daha var. Geçen yazımda, bazı anılarımı anlatarak, tepedekilerin bunalımlar esnasında, gerçekleri layıkıyle görmemeleri veya görseler bile, bunlara inanmak istememeleri! Halkın haklı bazı tepkilerini provokatörlere atfetmek eğilimleri. Bu gibi hallerde, kargaşadan kendi karanlık maksatları için yararlanmak isteyen sağlı sollu, aşırı örgütler vardır. Eğer olmasaydı şaşardım.. Hatta küçük hesaplı parti başkanları ve milletvekilleri olduğu da muhakkak. Bakın, arada, TAYAD, PKK ve DHKPC desteği ile gene "ölüm oruçları", F Tipi Cezaevleri konusunu kaşımaktalar. İşin garibi, medyamızın bazı saygın kesimleri de, "sözde insancıl duygularla" onlara prim vermekte, adeta F Tipi Cezaevi "inadından" vazgeçilmesini önermekteler. Bilmiyorum hangi "ulvi" maksada hizmet ediyorlar? İşimiz güç: Kemal Derviş programı ve IMF yardımı ile bitmeyecek. Asıl basiret ve vatanseverlik gerek...